Belma Akçura / Milliyet
Haberlerde kullanılan erkek egemen medya dili kadını nesneleştirerek şiddeti olağanlaştırıyor hatta meşrulaştırıyor… Böylelikle de şiddete ortak oluyor… Bu nedenle Türkiye Gazeteciler Sendikası, erkek şiddetine karşı kadın komisyon kurdu.
Kadına yönelik şiddete karşı gerek yasal düzenlemelerin yeterli olmaması, gerekse uluslararası kadın örgütlerinin seslerini kamuoyuna duyuramaması, Türkiye’de erkek egemen kültürün, kadına yönelik şiddetinde sınır tanımamaya devam edince Türkiye Gazeteciler Sendikası bünyesinde özellikle kadın gazetecilerin girişimiyle Kadın Komisyonu oluşturuldu.
Bu komisyonun gerekliliği 2012’yi 165 kadını öldürüp, 150 kadına tecavüz ederek kapatan erkeklerin, Bağımsız İletişim Ağı Bianet’in son on ayda basına yansıyan erkek şiddetini raporetmesiyle daha da anlam kazanıyor. Öyle ki; Ocak’ta 18 kadın, Şubat’ta 11 kadın öldürüldü, 11 kadın da tecavüze uğradıkları iddiasıyla basına konu oldu. Mart’ta 14 kadın, Nisan’da 17 kadın,Mayıs’ta 13 kadın, Haziran’da 15 kadın, Temmuz’da 9 kadın öldürüldü, 20 kadın da tecavüze uğradığı iddiasında bulundu. Ağustos’ta 24 kadın ve bir çocuk, Eylül’de 24 kadın, beş çocuk, Ekim’de ise 24 kadın öldürüldü.
TGS Kadın Komisyonu Türkiye’de her yıl binlerce kadının evde, işte, sokakta şiddete uğradığını, onlarca kadının erkekler tarafından hemen her ay öldürüldüğünü, mobbinge, cinsel tacize maruz bırakıldığını, çok sayıda kadının tecavüze uğradığını hatırlatarak Türk medyasına gönderdikleri açıklamada şöyle diyorlar:
‘Medyanın üçte ikisi erkek’
“Bianet’in medyada çıkan haberlerden yararlanarak derlediği verilere göre, bu yılın ilk 10 ayında erkekler 168 kadını öldürdü, 148 kadına ve kız çocuğuna tecavüz etti, 170 kadını yaraladı, 123 kadına ve kız çocuğuna tacizde bulundu. Dediğimiz gibi, bunlar yalnızca medyaya yansıyanlar…
Peki, kadına yönelik erkek şiddeti medyaya nasıl yansıyor? Medya bu haberleri nasıl veriyor?
Araştırmalar gösteriyor ki, medyada kadına yönelik erkek şiddetinin temsili de, genel olarak kadının temsili de son derece sorunlu. Bu haberler kadını nesneleştiriyor, şiddeti olağanlaştırıyor, hatta meşrulaştırıyor. Haberlerdeki eril dil ve bakış açısı, toplumdaki cinsiyet ayrımcılığını besliyor,mağdur olmuş kadını bir kez daha mağdur ediyor.
Daha açık söyleyelim: Medya, bu haberlerle kadına yönelik suçlara açıkça ortaklık ediyor.
Genelde medyada kadın temsilinin, özelde kadına yönelik erkek şiddetinin temsilinin bu kadar sorunlu olmasında şüphesiz medyanın erkek egemen yapısının da rolü var. Son açıklanan TÜİKverilerine göre, Türkiye’de medya çalışanlarının üçte ikisi erkek. Kadınlar medya kuruluşlarının karar mekanizmalarında neredeyse hiç yoklar.
‘Erkek egemen medya dili’
Medya çalışanlarının üçte birini oluşturan biz kadın çalışanlar ise ayrımcılıktan mobinge, eşdeğer işe eşit ücret verilmeyişinden cinsel tacize, erkek egemen sistemin tüm uygulamalarına maruz kalıyoruz. Sadece iş yerinde değil, sokakta da şiddetin hedefindeyiz. Alanda çalışan muhabirler, sıkça polisin cinsel saldırısına maruz kalıyor. Ancak biz TGS’li kadın gazeteciler, tüm bunlara teslim olmak niyetinde değiliz. Mesleğimizi yaparken, kadına yönelik şiddetin bir parçası olmak istemiyoruz. Mesleğimizi yaparken, kadına yönelik şiddetin hedefi olmak istemiyoruz.
Biz kadın çalışanlar ise kadına yönelik şiddeti mor gözü sayfalara taşımadan da, kadının bedenini metalaştırmadan da, ‘aldatıyordu dövdüm’ gibi şiddet uygulayan elin sözünü dikkate alıp başlığa çıkartmadan da kadına yönelik şiddet haberleri yapılabileceğine inanıyoruz. Yazdığımız iki satırın sesini duyuramayan kadının sesi olmasını istiyoruz. Bu sesi duyururken onu deşifre ve mağdur etmeme hassasiyetini medyadaki ‘bıyıklı’ zihniyete göstermek istiyoruz.
Medyada çalışan kadınlar olarak ‘Erkek egemen medya diline son’ diyoruz.
Bu nedenle TGS Kadın Komisyonu’nu kurduk, hem medyada erkek egemen cinsiyetçiliğe hem de yaşamın her alanında kadına yönelik şiddete karşı mücadelenin bir parçası olacağız.
Vardık, varız, var olacağız.”
OMBUDSMAN GÖRÜŞÜ:
Kadınlara ve çocuklara yönelik şiddete karşı mücadele; sadece sivilörgütlenmelerle değil, devletin desteği ve medyanın takipçiliğiyle toplumsal bir projeye dönüştürülebilir. Erkek ‘egemen’ kültüre sahip ülkelerde medya sadece haberin sunumuyla ilgili değildir. Hemen bütün ‘şiddet’ haberlerini hem sosyolojik, hem de psikolojik bir vaka olarak irdeleyen uzman görüşlere yer vermek, şiddetin ve saldırganlığın ‘gerçek’ gerekçeleri üzerinde durmak, yasaların kadın ve çocukları neden korumadığını sorgulamak, kadın odaklı habercilikte ezberi bozmak, var olan algıyı yıkmak, toplumsal bir bilinç yaratmak da sorumlu gazeteciliğin bir gereğidir. Tam da bu nedenle kadın gazetecilerin komisyon kurarak, basında çıkan özelikle şiddet haberleri mercek altına almaları önemlidir. Komisyon ilk olarak şiddete uğrayan kadınlarla ilgili haberlerin dilini ve sunumunu ve hataları bir atölye çalışmasıyla mercek altına alacak. Kutluyoruz.
http://www.milliyet.com.tr/kadina-yonelik-siddet-ve-erkek/ombudsman/haberdetay/02.12.2013/1800968/default.htmBelma Akçura / Milliyet
Haberlerde kullanılan erkek egemen medya dili kadını nesneleştirerek şiddeti olağanlaştırıyor hatta meşrulaştırıyor… Böylelikle de şiddete ortak oluyor… Bu nedenle Türkiye Gazeteciler Sendikası, erkek şiddetine karşı kadın komisyon kurdu.
Kadına yönelik şiddete karşı gerek yasal düzenlemelerin yeterli olmaması, gerekse uluslararası kadın örgütlerinin seslerini kamuoyuna duyuramaması, Türkiye’de erkek egemen kültürün, kadına yönelik şiddetinde sınır tanımamaya devam edince Türkiye Gazeteciler Sendikası bünyesinde özellikle kadın gazetecilerin girişimiyle Kadın Komisyonu oluşturuldu.
Bu komisyonun gerekliliği 2012’yi 165 kadını öldürüp, 150 kadına tecavüz ederek kapatan erkeklerin, Bağımsız İletişim Ağı Bianet’in son on ayda basına yansıyan erkek şiddetini raporetmesiyle daha da anlam kazanıyor. Öyle ki; Ocak’ta 18 kadın, Şubat’ta 11 kadın öldürüldü, 11 kadın da tecavüze uğradıkları iddiasıyla basına konu oldu. Mart’ta 14 kadın, Nisan’da 17 kadın,Mayıs’ta 13 kadın, Haziran’da 15 kadın, Temmuz’da 9 kadın öldürüldü, 20 kadın da tecavüze uğradığı iddiasında bulundu. Ağustos’ta 24 kadın ve bir çocuk, Eylül’de 24 kadın, beş çocuk, Ekim’de ise 24 kadın öldürüldü.
TGS Kadın Komisyonu Türkiye’de her yıl binlerce kadının evde, işte, sokakta şiddete uğradığını, onlarca kadının erkekler tarafından hemen her ay öldürüldüğünü, mobbinge, cinsel tacize maruz bırakıldığını, çok sayıda kadının tecavüze uğradığını hatırlatarak Türk medyasına gönderdikleri açıklamada şöyle diyorlar:
‘Medyanın üçte ikisi erkek’
“Bianet’in medyada çıkan haberlerden yararlanarak derlediği verilere göre, bu yılın ilk 10 ayında erkekler 168 kadını öldürdü, 148 kadına ve kız çocuğuna tecavüz etti, 170 kadını yaraladı, 123 kadına ve kız çocuğuna tacizde bulundu. Dediğimiz gibi, bunlar yalnızca medyaya yansıyanlar…
Peki, kadına yönelik erkek şiddeti medyaya nasıl yansıyor? Medya bu haberleri nasıl veriyor?
Araştırmalar gösteriyor ki, medyada kadına yönelik erkek şiddetinin temsili de, genel olarak kadının temsili de son derece sorunlu. Bu haberler kadını nesneleştiriyor, şiddeti olağanlaştırıyor, hatta meşrulaştırıyor. Haberlerdeki eril dil ve bakış açısı, toplumdaki cinsiyet ayrımcılığını besliyor,mağdur olmuş kadını bir kez daha mağdur ediyor.
Daha açık söyleyelim: Medya, bu haberlerle kadına yönelik suçlara açıkça ortaklık ediyor.
Genelde medyada kadın temsilinin, özelde kadına yönelik erkek şiddetinin temsilinin bu kadar sorunlu olmasında şüphesiz medyanın erkek egemen yapısının da rolü var. Son açıklanan TÜİK verilerine göre, Türkiye’de medya çalışanlarının üçte ikisi erkek. Kadınlar medya kuruluşlarının karar mekanizmalarında neredeyse hiç yoklar.
‘Erkek egemen medya dili’
Medya çalışanlarının üçte birini oluşturan biz kadın çalışanlar ise ayrımcılıktan mobinge, eşdeğer işe eşit ücret verilmeyişinden cinsel tacize, erkek egemen sistemin tüm uygulamalarına maruz kalıyoruz. Sadece iş yerinde değil, sokakta da şiddetin hedefindeyiz. Alanda çalışan muhabirler, sıkça polisin cinsel saldırısına maruz kalıyor. Ancak biz TGS’li kadın gazeteciler, tüm bunlara teslim olmak niyetinde değiliz. Mesleğimizi yaparken, kadına yönelik şiddetin bir parçası olmak istemiyoruz. Mesleğimizi yaparken, kadına yönelik şiddetin hedefi olmak istemiyoruz.
Biz kadın çalışanlar ise kadına yönelik şiddeti mor gözü sayfalara taşımadan da, kadının bedenini metalaştırmadan da, ‘aldatıyordu dövdüm’ gibi şiddet uygulayan elin sözünü dikkate alıp başlığa çıkartmadan da kadına yönelik şiddet haberleri yapılabileceğine inanıyoruz. Yazdığımız iki satırın sesini duyuramayan kadının sesi olmasını istiyoruz. Bu sesi duyururken onu deşifre ve mağdur etmeme hassasiyetini medyadaki ‘bıyıklı’ zihniyete göstermek istiyoruz.
Medyada çalışan kadınlar olarak ‘Erkek egemen medya diline son’ diyoruz.
Bu nedenle TGS Kadın Komisyonu’nu kurduk, hem medyada erkek egemen cinsiyetçiliğe hem de yaşamın her alanında kadına yönelik şiddete karşı mücadelenin bir parçası olacağız.
Vardık, varız, var olacağız.”
OMBUDSMAN GÖRÜŞÜ:
Kadınlara ve çocuklara yönelik şiddete karşı mücadele; sadece sivilörgütlenmelerle değil, devletin desteği ve medyanın takipçiliğiyle toplumsal bir projeye dönüştürülebilir. Erkek ‘egemen’ kültüre sahip ülkelerde medya sadece haberin sunumuyla ilgili değildir. Hemen bütün ‘şiddet’ haberlerini hem sosyolojik, hem de psikolojik bir vaka olarak irdeleyen uzman görüşlere yer vermek, şiddetin ve saldırganlığın ‘gerçek’ gerekçeleri üzerinde durmak, yasaların kadın ve çocukları neden korumadığını sorgulamak, kadın odaklı habercilikte ezberi bozmak, var olan algıyı yıkmak, toplumsal bir bilinç yaratmak da sorumlu gazeteciliğin bir gereğidir. Tam da bu nedenle kadın gazetecilerin komisyon kurarak, basında çıkan özelikle şiddet haberleri mercek altına almaları önemlidir. Komisyon ilk olarak şiddete uğrayan kadınlarla ilgili haberlerin dilini ve sunumunu ve hataları bir atölye çalışmasıyla mercek altına alacak. Kutluyoruz.