Cezaevindeki gazeteciler konusunda dün verilen iki ayrı karar Türkiye’de hukuk sisteminin kararları siyasi verdiğini kanıtladı. İlk önce 1 yıldır iddianamesi dahi hazırlanmadan özgürlüğünden mahrum bırakılan Alman gazeteci Die Welt muhabiri Deniz Yücel Başbakan’ın açıklamalarının ardından serbest bırakıldı, birkaç saat sonra ise Ahmet Altan ve Nazlı Ilıcak’ın da aralarında bulunduğu 6 gazeteciye ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası verildi.
Başbakan Almanya ziyareti öncesinde “Deniz Yücel’in kısa bir zaman içinde bırakılacağına inanıyorum” dedi, aradan 24 saat geçmeden bir yıldır hazırlanamayan iddianame hazırlanarak mahkeme dahi yapılmadan Deniz Yücel serbest bırakılarak adete kaçırılırcasına Almanya’ya gitmesi sağlandı. Almanya ile gerilen ilişkiler nedeniyle siyasi rehine olarak tutulan Deniz Yücel ilişkilerin yumuşatılması amacıyla serbest bırakıldı.
Aynı gün FETÖ’nün medya yapılanması iddiasıyla mahkemeleri devam eden Ahmet Altan, Mehmet Altan, Nazlı Ilıcak, Şükrü Tuğrul Özşengül, Yakup Şimşek ve Fevzi Yazıcı’ya “anayasayı ihlalden” ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası verildi.
Anayasa mahkemesinin daha bir ay kadar önce serbest bırakılmasını istediği Mehmet Altan’a ve benzer suçlamalarla tutuklu bulunan diğer gazetecilere ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası verilmesinin hukuk ile açıklanabilir bir tarafı yoktur.
Siyasi düşüncesi, yazdığı yazılar ya da tv kanallarında söylediği sözler ile kimse anayasayı ortadan kaldıramaz, gazetecilik bu şekilde suç haline dönüştürülemez.
Anayasa mahkemesinin verdiği karara rağmen mahkemenin gazetecilere verdiği müebbet hapis cezası siyasi bir karardır. Mahkemelerin siyasi değil hukuka göre karar vermesi gerekiyor. Umarız üst mahkemede bu yanlıştan dönülür ve Türkiye’de gazetecilik suç sayılmaz.