Türkiye Gazeteciler Cemiyeti ve Türkiye Gazeteciler Sendikasının düzenlediği “Basında Davalar Yılı: 2014” başlıklı toplantıda gazetecilere en çok baskının yapıldığı yılın 2014 olduğuna dikkat çekildi. 2014 yılında gazetecilerin akreditasyon, yayın yasağı, işsizlik, gözaltı ve fiziksel saldırılarla baskı altına alınmaya çalışıldığı, sadece 17-25 Aralık süreciyle ilgili 60’ın üzerinde gazeteciye 100’ü aşkın davanın açıldığı açıklandı.
Türkiye Gazeteciler Cemiyeti ve Türkiye Gazeteciler Sendikası “Basında Davalar Yılı: 2014” toplantısı düzenledi. Toplantıda gazetecilerin 2014 yılında uğradığı fiziksel şiddetten siber saldırılara, akreditasyondan yayın yasağına, gözaltılardan dava süreçlerine kadar pek çok konuya mercek tutuldu.
TGC Burhan Felek Konferans Salonu’nda düzenlenen toplantıya; TGC Başkanı Turgay Olcayto, TGS Genel Başkanı Uğur Güç, TGC Genel Sekreter Sibel Güneş, TGS Genel Sekreteri Mustafa Kuleli, TGC Genel Saymanı Gülseren Ergezer Güver ve TGC Genel Sekreter Yardımcısı Ahmet Özdemir’in de aralarında bulunduğu çok sayıda gazeteci katıldı.
Toplantı Türkiye Gazeteciler Cemiyeti Başkanı Turgay Olcayto ve TGS Başkanı Uğur Güç’ün açılış konuşmalarıyla başladı.
‘BİLGİ EDİNME KANALLARI TIKANMIŞ DURUMDA’
TGC Başkanı Turgay Olcayto, şunları dile getirdi:
“2015 yılına girerken toplumla ilgili iyi şeyler söylemeyi çok isterdik. Ne yazık bu dileğimiz 2014 yılında gerçekleşmedi. 2014’te gazeteciler için açılan davalara baktığımız zaman içimiz kararıyor. Türkiye’de halkın bilgilenme kanalları tıkanmış bulunuyor. Mahkeme yasaklarıyla halka bilgi ulaşmıyor. Düşünceyi ifade özgürlüğünün önündeki engeller hiç bitmiyor. Türkiye Gazeteciler Cemiyeti, sadece gazeteciler açısından taraftır. Hiçbir tarafın yandaşı değiliz. Son günlerde ‘çamur at, izi kalsın’ anlayışı var. Gazetelere baskın düzenleniyor. Nereden bakarsanız bakın, düşünce ve ifade özgürlüğüne getirilen yeni bir engeldir bu. hem kamuoyu üzerinde hem de medya üzerinde korku yaratılıyor. Biz buna korku iklimi diyoruz. İnsanları edilgin kılmaya yönelik davranıştır. Makul şüphe uygulaması 4 Aralık’ta Meclis’ten geçti. Makul şüphenin Meclis’ten bu kadar kolay geçmemesi gerekiyordu. Muhalefetin kamuoyunun tepkisi nerede?
‘İNSANLARI ÖZGÜRLÜĞÜNDEN MAHRUM ETMEMELİSİNİZ’
Göz altına alınan Ekrem Dumanlı’nın gazetecilikten başka bir işi mi var? Örgüt mü kurmuş? Açıklansın, toplum da bilsin. Makul şüphe mi? Onu da söylesinler. Ekrem Dumanlı, gazeteci. Gazetecilikten başka da bir işi olmayan bir meslektaşımız. Bir gazete yöneticisi. Kitapları var. Yeri belli yurdu da belli. Bir insana terörist demek için elinizde ufak da olsa ipuçları olması lazım. Onların da kamuoyuyla paylaşılması lazım. ‘Makul şüphe ile gözaltına aldık, bakıyoruz’ diyerek insanları özgürlüğünden mahrum etmemelisiniz.
‘GAZETECİLER YARGIDA CEZA ALIYOR’
TGS Başkanı Uğur Güç ise şöyle konuştu:
“2014 gazeteciler için kara değil, kapkara bir yıl oldu. 500’ün üzerinde gazeteci arkadaşımız işten atıldı. Bu kadar gazetecinin mağdur olduğu bir yıl ne Cumhuriyet tarihinde ne de öncesinde görülmedi. Gazeteciler, baskı altına alınarak görev yapmaları engelleniyor. Muhalif kesimlerin sesleri kesilmeye çalışılıyor. En kötü olanı da yargıda gazetecilerimiz ceza alıyor, tutuklanıyor. Geçtiğimiz yıllarda da birçok arkadaşımız cezaevindeydi. TGS ve TGC başta olmak üzere meslek örgütlerinin mücadeleleri sonucunda meslektaşlarımızı çıkardık. Bizim tarafımız gazeteciliğin tarafıdır. Ergenekon’da, KCK’de, Odatv davalarında gazetecileri nasıl savunduysak yine gazetecileri savunmaya devam edeceğiz. Bizim tek taraf olduğumuz yer mesleğimizdir, gazeteciliktir.”
217 GAZETECİ DARP EDİLDİ
TGC Genel Sekreteri Sibel Güneş, 2014’ü şöyle değerlendirdi:
“2014 yılı gazeteciler için ağır bir baskı yılı oldu. 2014’te 217 gazeteci darp edildi. 2014’te 559 gazeteci, yazar ve medya çalışının işine son verildi. 83 gazeteci istifa etti. Toplu işten çıkartmalar, yıl boyunca sürdü. 2010 yılında tutuklu gazeteci sayısı 104’ken Aralık 2014’e kadar bu sayı 19’a düştü. 2009-2013 yılları arasında 200 gazeteci cezaevine girdi, çıktı. 2014’te gazeteciler tutuklanma değil, işsiz bırakılma tehdidiyle karşı karşıya kaldı. 30 olay hakkında yayın yasağı getirildi. Akreditasyonun sıklıkla görüldüğü bir yıl oldu. Gazete ve televizyonlara çeşitli gerekçelerle haberlerin takip edilmesine izin verilmedi. Ağustos ayından itibaren ise; özellikle Zaman ve Bugün gazeteleri, Samanyolu Televizyonu ve Cihan Haber Ajansı’ndan gazetecilerin, resmi basın bildirisi almadıkları belirtildi. Cumhuriyet, Agos, Evrensel gazeteleri başta olmak üzere yayın kuruluşlarına ve gazetecilere siber saldırı sıklıkla görüldü.
YOLSUZLUK OPERASYONU: 60 GAZETECİYE 100’ÜN ÜZERİNDE DAVA
BirGün, Bugün, Cumhuriyet, Evrensel, Sol, Taraf, Aydınlık, Ulusal Kanal, Zaman Gazetesi’ne ve 60 gazeteciye 17 -25 Aralık operasyonunu haberleştirdiği, köşesine taşıdığı için ceza, tazminat vs. davası olmak üzere 100’ün üzerinde dava açıldı. Kimi davalar takipsizlikle sonuçlanırken, kimi davalar devam ediyor. Gazeteciler hakkında 18,5 yıla kadar hapis cezası isteniyor. 17- 25 Aralık operasyonuyla ilgili gazeteler aynı zamanda tekzip yağmuruna tutuldu. Gazetecilerin önünün kesilmesi, halkın haber almasının önünün kesilmesine neden olur. Madem yolsuzluk iddiası var. Bıraksınlar gazeteciler görevlerini şeffaf bir şekilde yapsınlar. Gazeteciler her zamankinden daha fazla dayanışma içinde olmalılar. Siyasi görüş ayrılıkları yerine basın ve ifade özgürlüğü noktasında birleşilmeli. Tüm meslektaşlarımızı TGC ve TGS’ye üye olmaya davet ediyoruz.”
KULELİ: ‘AMA’LI CÜMLELERİN ZAMANI DEĞİL
TGS Genel Sekreteri Mustafa Kuleli ise şunları söyledi:
“İzahı yapılamayacak uygulamalara şahit oluyoruz. Bunun karşısında ‘Ama…’lı cümleler kurulduğunu görüyoruz. Bu kabul edilemez. Geçmişte gazetecilik faaliyetinden ötürü yargılanan meslektaşlarımızı nasıl savunduysak şimdi de savunacağız. Bizler ilkesel davranmakla mükellefiz. Türkiye cezaevlerindeki gazeteci sayısı daha yeni 20’nin altına inmişti. Bu sayının yükselmemesine izin veremeyiz. Türkiye’nin dünyanın en büyük gazeteci cezaevi olmaması için mücadele etmeliyiz. Şu anda Ekrem Dumanlı ve diğer meslektaşlarımız içeride. Düşüncelerine katılmayabiliriz ancak ifade özgürlükleri için başımızı ortaya koymak mecburiyetindeyiz”