Dicle Haber Ajansı (DİHA) ve Azadiye Welat gazetelerinin bulunduğu binaya dün akşam yapılan polis baskını ve gazetecilerin gözaltına alınmasını kınıyoruz.
DİHA, özellikle Temmuz ayından bu yana savaş politikalarının yaşandığı, sokağa çıkma yasağının uygulandığı bölgelerden geçtiği haberler nedeniyle AKP hükümetinin hedefi haline gelmişti.
Bu süre içerisinde DİHA’nın internet sitesi 20 kez sansürlendi. Sansürle, tehditlerle, davalarla gazetecileri yazmaktan alıkoyamayacağını anlayan iktidar “çıtayı yükseltti”, ajans binasını basıp gazetecileri gözaltına aldı.
DİHA’ya yapılan baskın AKP hükümetinin basın ve ifade özgürlüğüne yönelik tahammülsüz tutumunun vardığı boyutu gösteriyor. Başbakan yardımcılarının gazeteleri, hem de isimlerini zikrederek “suç makinası” olarak nitelediği, bir gazete binasına saldıran ve gazetecilere pusu kurma planlarını açıkça anlatan bir şahsın iktidar partisinin kongresinde divan kurulu üyesi yapıldığı bir ortamda, polisin de gazetecileri derdest edilecek düşman olarak görmesinden daha doğal birşey olamaz. Buna alışmamızı istiyorlar. Alışmayacağız, kabullenmeyeceğiz.
Meslektaşlarımızın gözaltına alınmasına gerekçe gösterilen “Makul şüphe” kavramı da, AKP’nin 7 Haziran öncesi Meclis’teki çoğunluğuna dayanarak hayata geçirdiği İç Güvenlik Paketi’yle lügatımıza girdi.
Biz gazeteciler “makul şüphe” saçmalığının, iktidarla aynı çizgide durmayan herkesi bir gün mağdur edeceğini kalemimizle, klavyemizle, kameramızla halka anlatmaya çalıştık. İşte anlatmaya çalıştığımız tam da buydu. Şimdi gazeteciler “makul şüpheli” oldu. Hangi gerekçeyle makul şüpheliyiz? Kolluk güçlerinin insanların can ve mal güvenliğini tehdit eden tutumlarını yazabiliriz mesela. Her türlü iletişim teknolojisinin engellendiği yerden gazeteciler binbir zorlukla olanları anlatabilir örneğin. İktidarın “ölenlerin hepsi terörist” dediği yerde, “dur kardeşim, işin aslı öyle değilmiş” diyebilir bir gazeteci. Bundan daha büyük bir suç var mı? İktidarın “ak” dediğine, “kara” deme ihtimalimizden daha büyük bir şüphelilik hali olabilir mi?
İktidara hatırlatalım… Gazeteci, şüphecidir. Ama gazetecinin şüpheci olup gerçeğin peşine düşmesi onu sizin gözünüzde “şüpheli” haline getiriyorsa, buyrun hodri meydan. Gazeteciler yazmaya devam edecek.
DİHA ve Azadiye Welat yalnız değildir.
Gazetecilere Özgürlük Platformu