Türkiye’de ilân edilmiş ilk COVID-19 vakasının üzerinden bir yıl geçti. Sağlık sistemi başta olmak üzere ekonomik ve sosyal alanda ciddi sorunlara yol açan hastalık, medya sektöründe yıllardır devam eden sorunları daha da ağırlaştırdı. Türkiye Gazeteciler Sendikası (TGS) tarafından hazırlanan bu rapor; “küresel salgının, medya çalışanlarının ekonomik ve sosyal haklarında ne gibi kayıplara sebep olduğunu” ortaya koymayı amaçlamaktadır.
Raporun Kapsamı
TGS’nin Mart 2020–Şubat 2021 dönemindeki on iki ay boyunca sahada yaptığı görüşme, gözlem ve açıklamalar raporda birincil kaynak olarak kullanılmıştır. Bu periyotta İstanbul dâhil 19 şehirde toplam 1,206 gazeteci ve basın çalışanı ile görüşülmüş, 22 işyeri ziyareti gerçekleştirilmiştir. Görüşmecilerin ortak özellikleri; aktif istihdamda olan tam zamanlı basın sektörü çalışanları ve serbest gazeteciler olmalarıdır. Resmi istatistikler, emek ve meslek örgütlerinin konu ile ilgili açıklamalarından da raporda ikincil kaynak olarak yararlanılmıştır.
İş Koluna Genel Bakış
TGS, ‘Basın, Yayın ve Gazetecilik’ işkolu içinde faaliyet yürüten bir sendikadır. Aile, Çalışma ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı’nın açıkladığı Ocak 2021 istatistiklerine göre işkolunda kayıtlı çalışan sayısı 92,350’dir. “Gazetecilik” faaliyeti içinde sayabileceğimiz alt sınıflarda istihdam edilenlerin sayısı ise 23,504’tür. İşkolunda %7,27’lik bir sendikalaşma oranı vardır ve medya sektöründe toplu iş sözleşmeli 8 işletmenin 7’sinde TGS yetkilidir.
Gazeteciler Üzerindeki Kronik İşsizlik Baskısı
Kayıtlı çalışan sayısına ilişkin verileri, sektördeki işsizlik rakamları ile birlikte değerlendirmek yararlı olacaktır. Ülkenin önemli meselelerinden birisi olan işsizlik, basın ve ifade özgürlüğüne yönelik engellerle boğuşan gazeteciler üzerinde daha yakıcı bir tehdit olmaktadır. Gazetecilik bölümü mezunları içinde işsizlik oranı TÜİK işgücü istatistiklerine göre 2016’da %19,2; 2017 yılında %19,1; 2018’de %23,8’dir. 20 Mart 2020’de açıklanan TÜİK işgücü istatistiklerine göre ise 2019 yılında bu oran %21,8’dir. 2018 yılında olduğu gibi 2019 yılında da gazetecilik bölümü mezunları, sosyal hizmet mezunlarının (%24) hemen ardından işsizliğe en fazla maruz kalan kitle olmaktadır. Her ne kadar bir önceki yıla göre gazetecilik mezunları içinde resmi işsizlik oranı az da olsa bir düşüş gösterse de gazeteciler arasında işsizlik oranının kayıt dışı istihdam ile birlikte yüzde 25-30 seviyelerinde olduğunu tahmin etmekteyiz. İşsizliğin görece yüksek olması, gazeteciler içinde güvencesiz çalışma koşullarının yaygınlaşmasına ve iş güvencesinde kırılganlığın artmasına neden olan önemli bir sorundur. Bu sorunun, küresel salgın ile birlikte daha da büyüyen bir tehdit olduğu sahada yapılan görüşme ve gözlemlerden çıkarılan sonuçlardan birisidir.
Olay TV’nin yayın hayatına başlamasının hemen ardından kapanmak zorunda bırakılması hem basın özgürlüğü hem de gazetecilerin iş güvencesi bağlamında dikkatle incelenmesi gereken bir örnektir. Kurum bünyesinde ağırlığı gazeteci olan 180 kişinin çok kısa sürede iş ve gelir güvencesinden mahrum kalması, işsizlik sorununun boyutunu ve önemini net olarak ortaya sermektedir.
Öne Çıkan Sorun ve Talepler
İlgili dönemde Sendika yöneticileri ve uzmanlarının sahada yaptığı tüm mülakatlarda, görüşmecilerin dile getirdiği sorun ve taleplerde bir dizi benzerlik görülmüştür.
Ortak sorunlar şöyle özetlenebilir:
- Kısa çalışma ödeneğine başvurulan işletmelerde çalışan gazetecilerin gelirlerinde yaşanan düşüş,
- Kısa çalışma ödeneği kapsamında olmasına rağmen işveren tarafından tam zamanlı çalışmaya zorlanma,
- Kayıt dışı çalışmaya zorlanma,
- Ücretsiz izne çıkarılma nedeniyle gelirde düşüş,
- Ücretsiz izne çıkarılmasına rağmen işveren tarafından tam zamanlı çalışmaya zorlanma,
- Ücretsiz izne çıkarma ile tehdit edilme,
- Kod-29 ile işten çıkarılma tehdidi,
- Evden çalışmaya geçilen işletmelerde iş yükünün artması,
- Evden çalışmaya geçen gazetecilerin gerekli ekipmandan yoksun olması,
- Fazla mesailerin tespiti ve ödenmesi ile ilgili anlaşmazlıklar,
- Tatmin etmeyen ücret seviyesi ve ücret zammı,
- Ücret ödemelerinde yaşanan aksaklıklar,
- Yol ve/veya yemek parası ödemelerinde gecikmeler ya da iptaller,
- İş sağlığı ve güvenliği önlemlerindeki yetersizlikler,
- Pandemi ile daralan ekonomik faaliyetler nedeniyle gazetecilerin iş güvencesinde aşınma,
- Sendikal hak ve güvencelerin kapsamı hakkında bilgi eksikliği.
DEĞERLENDİRME VE SONUÇ
Sahada yapılan görüşme ve gözlemler, salgının basın sektöründeki ekonomik ve sosyal sorunları/gerilimleri daha da ağırlaştırdığını ortaya koymaktadır. Kısa çalışma ödeneği ve ücretsiz izin ödeneği miktarının yetersizliği ya da bu kapsamda çalışan veya izne gönderilen gazetecilerin yasadışı bir şekilde tam zamanlı çalışmaya zorlandığına yönelik çok sayıda sorun dile getirilmiştir. Özellikle yerel medyadaki gazeteciler, kısa çalışma ve ücretsiz izin ödeneğinin işverenler tarafından suistimal edilerek “işçilik maliyetini azaltmak için kullanıldığını” ve gazetecilerin tam zamanlı çalışmaya zorlandığını ifade etmektedir. Gerçekten kısa çalışma ödeneği kapsamında olan ya da ücretsiz izne gönderilen gazeteciler ise yapılan maddi ödemelerin yetersizliğinden şikâyetçidir. Özellikle ücretsiz izin ödeneği kapsamında devlet tarafından sunulan maddi desteğin, temel ihtiyaçları karşılamaktan çok uzak olduğu belirtilmektedir.
Pandemi öncesinde de yaygın olan sigortasız çalıştırma, varlığını sürdürmeye devam etmektedir. Ulusal medyada görülen işe girişte üç ay sigortasız çalışmaya zorlama pratiği, yerel medyaya doğru gittikçe bir yılı bulabilmektedir. Sağlık hakkına erişimde sigortalılığın ne derece önemli olduğu pandemi döneminde bir kez daha görülmüşken, işverenlerin bu süreçte kayıt dışılıkta ısrar etmesi ciddi mağduriyetlere neden olmaktadır.
Kod 29 Tehdidi
Kod 29 “İşçinin ahlâk ve iyi niyet kurallarına uymayan davranışlar sergilemesi” durumunda iş akdinin feshini ifade eder. Ancak işverenler bu maddeyi pandemi döneminde işten çıkarma yasağını delmek için kullanmaktadır. Kod 29, çalışanın kıdem tazminatı, ihbar tazminatı ve işsizlik ödeneğine hak kazanamadığı bir işten çıkarma türüdür. Özellikle yerellerdeki medya patronları, işyerinde ya da çalışma düzenindeki usûlsüzlükleri dile getiren medya çalışanlarını kod-29 ile işten atmakla tehdit etmektedir. İyi bir ücret artışı isteği, fazla mesailerin ödenmesi, artan iş yükünün çözüme kavuşturulması konusunda talepte bulunan çalışanların karşısına “ücretsiz izne gönderme” ya da “kod-29 ile işten çıkarma” tehdidi konulmaktadır.
Ekipman Eksik, Fazla Mesai Ödenmiyor
Evden çalışma ve bunun neden olduğu artan iş yükü, medya sektöründe adil bir çalışma düzeni kurma mücadelesinde gittikçe artan öncelikler olmaktadır. Evden çalışmaya geçen gazetecilerin çoğu, çalışma saatlerinin arttığı ve bundan olumsuz etkilendiklerine dair şikâyette bulunmuştur. Evden çalışmaya geçilmesiyle yemek ödemesinin kesilmesi, çalışma sürelerinin belirsizleşmesi, kalabalık ev ortamının çalışmaya izin vermemesi, ev içi işler ve bakım emeği ile birlikte özellikle kadın gazetecilerin yüklerinin artması dile getirilen rahatsızlıklardır. Evden çalışma düzeninde artan iş yükü kadar, eksik ve yetersiz ekipmanlar da sorun olmaktadır. Ergonomik çalışma ekipmanlarının eksikliğinin orta ve uzun vadede gazeteciler üzerinde bir dizi sağlık sorununa yol açması muhtemeldir. Birçok görüşmeci, bu konuda işverenlerinin kayıtsız kalmasından da şikâyet etmektedir.
Hem evden hem de işyerinden çalışan gazetecilerin ortak sorunlarından birisi fazla mesai ödemelerinin, geçmişe kıyasla salgın döneminde gecikmesi ya da ödenmemesidir. Fazla mesailerin tespiti ve ödenmesi gazeteciler için her zaman sorun olmakla birlikte işverenlerin, işsizlik baskısı ve salgının neden olduğu ekonomik daralmayı kullanarak, fazla mesai ödemelerini yapmaya yanaşmadıklarına dair Sendikamıza şikâyetler gelmiştir.
Maaşlar Gecikiyor
Görüşmecilerin neredeyse tamamı, 2021 yılı için tatmin edici bir ücret artışı konusunda ümitsizdir. En azından gerçek enflasyon oranında yıllık ücret zammı almaları gerektiğini ifade eden çok sayıda görüşmeci “patronun buna yanaşmadığını” ya da “yanaşmayacağını” söylemektedir. Ayrıca mevcut durumda ücret ödemelerinde gecikmeler yaşayan gazeteciler, iyi bir zammın yanında ücret ödemelerinin zamanında yapılması talebini de dile getirmektedir. Gazeteciler, ücret gecikmelerinin mesleğe olan heveslerini kırdığını vurgulamaktadır.
Ücret ödemelerinde sorun yaşamayan kimi gazeteciler ise bireysel iş sözleşmeleri kapsamında yapılması gereken yol ve yemek ödemelerinin gerçekleşmemesinden şikâyet etmektedir. Bu hususta işverenleri ile diyalog içine giren kimi çalışanlar, ekonomik sorunların kendilerine gerekçe gösterildiğini belirtmektedir. Kimi gazeteciler ise “Biz en azından zamanında ücreti ödüyoruz. Dışarda işsiz kaç tane gazeteci var” sözleriyle işverenler tarafından üstü örtülü olarak tehdit edildiklerini söylemektedir.
21 Gazeteci COVID-19’dan Öldü
Dile getirilen sorunlar içinde yetersiz iş sağlığı ve güvenliği önlemleri, gazeteciler için hayati bir husus olmaktadır. İsviçre merkezli Press Emblem Campaign (PEC) verilerine göre son bir yılda 68 ülkeden en az 840 gazeteci yeni tip koronavirüs nedeniyle yaşamını yitirmiştir. PEC, bu rakamın İkinci Dünya Savaşı’ndan bu yana medya sektöründeki en ağır kayıp olduğunu belirtmektedir. Türkiye’de ise en az 21 gazeteci COVID-19 nedeniyle yaşamını yitirmiştir. Hem ulusal hem de yerel medyadaki gazeteciler içinde sahada çalışan muhabirler, iş sağlığı ve güvenliği ile ilgili en çok sorun yaşayan kesimdir. Salgının ilk döneminde maske, dezenfektan ve diğer tedbirler konusunda yaşanan sorunlar kısmen çözülmüş olsa da bu eksiklikler ne yazık ki hâlâ varlığını sürdürmektedir. Görüşmeci basın çalışanlarının çoğu için sağlıklı bir iş ortamının eksikliği devam etmektedir. Özellikle televizyon kanallarında vardiyalı çalışma düzenine geçilmemesi ve çalışma ortamının yeterli havalandırmadan yoksun olması, çalışan sayısının yüksek olduğu kurumlarda çok sayıda vakanın görülmesine neden olmuştur. Bulaş riski üzerine yaptırılan PCR testlerinin gazetecilere ödetilmesi adeta genel bir kural haline gelmiştir. Ayrıca yöneticilerin ya da işverenlerin testi pozitif çıkan gazetecilere, “temaslı mesai arkadaşlarının ismini vermemesi” yönünde ‘telkinde’ bulunduğu da yapılan şikâyetler arasındadır. Ülkemizde kapsamlı ve hızlı bir aşılama pratiğinin olmaması ya da kamu faaliyeti yürüten gazetecilere aşı programında öncelik verilmemesi de dile getirilen sorunlardan birisidir.
Çözüm ‘Sendikal Aşılama’
Özellikle 2020’nin sonuna doğru gazetecilerle yapılan görüşmelerde odak noktası sorunların dile getirilmesinden çok kolektif olarak nasıl çözülebileceğine kaymıştır. Sendika üyelik süreci, toplu pazarlığın kapsamı ve süresi, sendikal hak ve güvenceler hakkında sorular ağırlık kazanmıştır. Bu görüşmelerde “ücret zammı, ikramiye, çalışma süreleri, iş ve görev tanımı” gibi başlıklarda toplu iş sözleşmeleri ile ne yapılabileceğine yönelik sorular yöneltilmiştir. Sorun ve taleplerin ortaklaşması kadar, görüşmecilerin de ezici oranda sendikasız işletmelerde çalışıyor olması dikkat çeken diğer bir unsurdur. Bunun iki nedeni olabilir: Birincisi toplu iş sözleşmeli işyerlerinde bu tür sorunlar doğar doğmaz işyeri temsilcileri ve Sendika yöneticileri vasıtasıyla çözüme kavuşturulması, büyümesinin engellenmesidir. İkinci olarak ise yine toplu iş sözleşmelerinin; ücret miktarı ve zammı, çalışma süreleri, fazla mesai ödemeleri, yol ve yemek yardımı, ikramiye gibi konularda gazetecilere, bir netlik ve güvence sağlamasıdır. Diğer bir deyişle kolektif mücadele ve sendikalaşma ile elde edilen toplu iş sözleşmeleri, ekonomik ve sosyal alandaki gerilim ve sorunlara karşı bir ‘aşı’ görevi görmüş ve başarılı olmuştur.
(İ.C., M.K., E.K./TGS2021)