Son günlerde basının üzerinde giderek ağırlaşan baskılar, sansür uygulamaları, akreditasyonlar, operasyonlar, fiziki ve sözlü saldırılar nedeniyle TGC-TGS-ÇGD ve DİSK Basın-İş; tüm medya kuruluşlarının yöneticileri bir araya gelerek dayanışma toplantısı düzenlendi. Toplantıda “Özgür Basın, Özgür Toplum İçin Dayanışma Çağrısı” yapıldı. Toplantılar ayda bir tekrarlanacak. Medyaya yönelik baskılar izlenecek.
Türkiye Gazeteciler Cemiyeti (TGC), Türkiye Gazeteciler Sendikası (TGS), Çağdaş Gazeteciler Derneği (ÇGD) ve DİSK Basın-İş; “Özgür Basın, Özgür Toplum İçin Dayanışma Çağrısı!” başlıklı toplantıda gazetelerin ve televizyonların genel yayın yönetmenleri ile bir araya geldi. Toplantıda Medyaya Yönelik Baskıları İzleme Komisyonu Kurulması kararı alındı. Özgür Basın Özgür Toplum İçin Dayanışma Toplantıları’nın ise ayda bir yapılması karara bağlandı.
Toplantıya Türkiye Gazeteciler Cemiyeti Başkanı Turgay Olcayto, Genel Sekreter Sibel Güneş, Genel Sayman Gülseren Ergezer Güver, , Türkiye Gazeteciler Sendikası Genel Başkanı ve GÖP Dönem Sözcüsü Uğur Güç, Çağdaş Gazeteciler Derneği Genel Başkanı Ahmet Abakay, DİSK Basın-İş Başkanı Faruk Eren, Aydınlık Gazetesi Genel Yayın Yönetmen Yardımcısı Deniz Yıldırım, TGC Bizim Gazete Sorumlu Yazı İşleri Müdürü Ünal Kurtul, Birgün Gazetesi Yazı İşleri Müdürü Barış İnce, Cihan Haber Ajansı Haber Müdürü Abdülhamit Bilici, Kanaltürk ve Bugün TV Genel Yayın Yönetmeni Tarık Toros, Bugün Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Erhan Başyurt, Cumhuriyet Gazetesi Haber Merkezi Müdürü Aykut Küçükkaya, Evrensel Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Fatih Polat, Sınır Tanımayan Gazeteciler Örgütü (RSF) Türkiye Temsilcisi Erol Önderoğlu, Yeni Asya Gazetesi Yazarı Faruk Çakır, Yeni Çağ Gazetesi’nden Kasım Öngen, Yeni Çağ Gazetesi Yazı İşleri Müdürü Zeki Efe, Zaman Gazetesi Genel Yayın Müdürü Ekrem Dumanlı’nın da aralarında bulunduğu çok sayıda davetli katıldı.
GÜNEŞ: BASIN İHLALİNİN OLMADIĞI GÜN YOK
TGC Genel Sekreteri Sibel Güneş, “Basın Özgürlüğü İhlalleri 2015 Yılında Neler Oldu?” başlıklı bir sunum yaptı. Sunumda şunları söyledi:
“2015 yılının 8 ayında Türkiye’nin dört bir yanından sansür haberleri geldi. Ocak -Ağustos 2015 tarihleri arasında 220 habere ve 100’ün üzerine haber sitesine erişim engellendi. Akreditasyon, cenaze törenlerinden basın toplantılarına kadar hemen hemen her yerde uygulandı. En az 20 olayda 17 medya organı akreditasyon ayrımcılığına uğradı. Ocak –Ağustos 2015 tarihleri arasında; en az 50 gazeteci fiziksel saldırıya uğradı. En az 20 gazeteci tehdit edildi, 2 gazeteci öldürüldü. 2015 yılında gazeteciler yine işsiz kaldı. Gazeteci işsizliği ortalamanın üç katından da fazla. 7 bin gazetecinin işsiz olduğu yapılan son araştırmalarda açıklandı. Ocak-Ağustos 2015’te, aralarında 5’i uluslararası medyadan olmak üzere en az 40 gazeteci ve medya çalışanı gözaltına alındı. Gazetelere ve gazetecilere dava üstüne dava yağdı. Türkiye, Paris merkezli Uluslararası Sınır Tanımayan Gazeteciler (RSF) örgütünün her yıl yayınladığı Dünya Basın Özgürlüğü Sıralaması’nda 180 ülke içerisinde beş sıra ilerleyerek 154. sıradan 149. sıraya çıktı. 2015 yılında yayın yasakları, haber sitelerinin kapatılması, yayın kuruluşlarına fiziki ve sözlü saldırılar gündemden hiç düşmedi. Kimi zaman meydanlardan kimi zaman ise sosyal medya üzerinden gazeteciler hedef gösterildi. Özellikle toplumsal olaylarda gazeteciler hedef seçilerek fiziksel saldırıya uğradı. Gazeteciler, işten atılmakla susturulmaya çalışıldı.”
OLCAYTO: ÇOK SESLİ BİR TOPLUM YEŞERSİN İSTİYORUZ
TGC Başkanı Turgay Olcayto, yaptığı açılış konuşmasında şunları dile getirdi:
“Türkiye zor bir dönemden geçiyor. Ama en büyük yükü de gazeteciler üstleniyor. Uzun süren bir gazetecilik serüvenim var. Yaşımı da dikkate alırsanız, Menderes döneminden başlayıp 10 yılda bir devam eden sıkıyönetimleri, sıkıyönetim tartışmalarını, darbelerin çoğunu yaşadım. Ama ben basının bu kadar ince ince, içten bölmeyi beceren, basına bu kadar ağır baskılar yapan bir iktidarla karşılaşmadım. Uzun süre gazeteci arkadaşlarımız cezaevinde yattı. Halen cezaevinde meslektaşlarımız var. Gazeteciler, ‘terörist’ muamelesi görüyor. Bir başka deyişle ‘düşman’ muamelesi görüyor. Kendilerinden olmayan gazetecileri, gazeteci saymıyorlar. Ama biz de iktidardan yana olan gazetecilerin bir bölümünü gazeteci saymıyoruz. Çünkü bu arkadaşlar tetikçilik yapıyorlar, mesleği kötüye kullanıyorlar.
‘DOĞRULARI SÖYLEMEYE DEVAM EDECEĞİZ’
Toplantıya bütün basın yayın organlarını davet ettik. Davetlilerden bir bölümü gelemedi. Bu da iktidar sermaye baskısının bir sonucu. Türkiye’de çok sesli bir toplum yeşersin istiyoruz. Demokratik bir toplum olsun, sendikalaşma olsun, düşünceyi ifade özgürlüğünün önünde engel kalmasın, basın özgürlüğü çağdaş ülkelerdeki gibi olsun istiyoruz. Halk bilgilensin, halkın bilgi edinme hakkı kösteklenmesin, halka açılan iletişim kanalları tıkanmasın. Ama bunların tam tersini yaşıyoruz. Onun için diyorum ki; çok sesli toplumdan tek sesli topluma gidişin hazırlıkları var gibi geliyor. Geçici iktidarın oluşturduğu tabloya da baktığımız zaman bunu rahatça görebiliyoruz. Basın olarak ne yapacağız? Doğru söylemeye devam edeceğiz. İnadına, doğru, dürüst gazetecilik yapacağız. Bunu yaparken işten atılan gazeteci arkadaşlarımızın yanında, arkasında olacağız. Son günlerde çıkarılan gazeteciler, son derece nitelikli. Hem yurt dışında hem içerde tanınan, bilinen gazeteci arkadaşlarımız. Ama bunlar da ne yazık ki işsizler ordusuna katılmış bulunuyor. Bu tabloyu el birliğiyle değiştireceğiz. Kendi aramızda bölünmeyi önlemek için çözüm yolları bulmalıyız.”
ABAKAY: İKTİDAR BASIN DÜŞMANLIĞI YAPIYOR
Çağdaş Gazeteciler Derneği Genel Başkanı Ahmet Abakay, konuşmasına şu konulara dikkat çekti:
“Türkiye gerçekten zor durumda. Bir iç savaş başlatan anlayışın bizim sektörümüze yansımaması mümkün değil. Bizim sektörümüz zaten yıllardır ağır baskı altındaydı. Son yıllarda temposunu daha da yükseltti. ‘Ya benim olursun ya da seni yok ederim’ denildi. İsim vererek gazeteciler tehdit ediliyor. Karşımızda siyasal bir iktidar var basın düşmanlığı yapan. Gazetecileri cezaevine gönderen. Cumhuriyet tarihi boyunca gazeteci ve yazar için en fazla dava açma rekorunu elinde bulunduran kişiyle karşı karşıyayız. Muhalif gibi görünen gazeteciler işten atılıyor. Mesleğimizi darmadağınık eden süreçte sorun siyasal. Çözüm de kısa vadede olur mu bilmem ama bu anlayışın siyasal iktidardan uzaklaştırılması meselesi. Ben bu toplantıyı önemsiyorum. Her dönemde basına baskılar oluyor. Ama gazetecilerin bir araya gelmesi çok önemli. Kurtuluş yok tek başına. Ya hep beraber ya hiçbirimiz”
GÜÇ: BARIŞ DİLİNİ KULLANMALIYIZ
Türkiye Gazeteciler Sendikası Genel Başkanı/GÖP Dönem Sözcüsü Uğur Güç, konuşmasında şunları dile getirdi:
“Uzun süredir gazetecilik mesleği baskı altında. Aslında bu daha önceki iktidarlar döneminde gazetecilerin yaşadığı bir sorun. Eskiden de baskılar vardı ama gazeteciler daha örgütlüydü, birbirleriyle daha yakın temastaydılar. 90’larda kutuplaştırılan gazeteciler bu birlikteliği sergileyemediler. Bugünkü gazetecinin halinde en büyük etki, gazetecilerin birbirinden uzaklaştırılması oldu. Gazeteciler maalesef plazalarda gazetecilik yapmaya başladılar. Haber merkezileştirildi. Aynı manşetlerle çıkan gazeteler oldu. Tek tipleştirilen gazetecilikle karşı karşıyayız. Gelinen noktada biz gazetecilere çok büyük görevler düşüyor. Barış dilini konuşmamız gerekiyor. Nefret dilini kullanmamız gerekiyor. Kutuplaştırılmış ülkede gazetecilerin önemli bir misyon üstlenmesi gerekiyor.”
EREN: MESLEK ÖRGÜTLERİNDE BULUŞMALIYIZ
DİSK Basın-İş Başkanı Faruk Eren, şöyle konuştu:
“Gazeteciler şimdi niye bu kadar dağınık ve örgütsüz? Bu ülkede 15- 20 yıldır gazetecilik yapan herkes bunun farkında. Çuvaldızı kendimize de batırmamız gerekiyor. Saldırıya uğrayan gazeteler, bir dönem sendikalı çalışanlarını işten atmıştı, sendikaları kovmuştu. “Gazetecilerin üzerine düşen, örgütlenmek. Sendikalaşmak, meslek örgütlerinde buluşmak.”
YILDIRIM: SÖZÜN BİTTİĞİ YERDEYİZ
Aydınlık Gazetesi Genel Yayın Yönetmen Yardımcısı Deniz Yıldırım, toplantıda şunları söyledi:
“Sözün bittiği yerdeyiz. Basına yönelik son 10 yıldır, cezaevleriyle, sansürle, oto sansürle, gözaltılarla, fiili saldırılarla mesleklerini yapmaları engelleniyor. Silivri’de 4,5 yıl cezaevinde kaldım. Basın denilince mekanizmanın özgür olabilmesi için bir ülkenin iktidarın halkın özgür olması gerekiyor. Sadece basına değil topluma da baskı yapılıyor. Hep birlikte baskıları önlemeliyiz. Saltanata da, terörizme de karşı durabilmeliyiz.”
ERHAN BAŞYURT: MAHKEMELER İŞYERİ OLDU
Bugün Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Erhan Başyurt, şöyle konuştu:
“Medyada böyle bir dayanışma platformunun oluşması, bir araya gelinip konuşulmasından memnuniyet duydum. Bugün gazetelerimizin, televizyonlarımızın, basınımızın nasıl bir baskıyla karşı karşıya kaldığını anlatmak için hiçbir çaba sarf etmemiz gerekiyor. Basılan, camları kırılan gazeteler, basılan firmalar, holdingler, ağır suçlamalarla, sürekli açılan davalarla, açılan davalar nedeniyle mahkemeleri işyeri haline getiren meslektaşlarımız var.
TOROS: HABER VERME HAKKINI KORUMALIYIZ
Bugün TV ve Kanaltürk Genel Yayın Yönetmeni Tarık Toros, şöyle konuştu:
“Basın özgürlüğünü tartışıyoruz ama ülkede hürriyet ile alakalı, ülkede huzurla alakalı, vatandaşın refahı, can güvenliğiyle alakalı ciddi bir süreçten geçiyoruz. Etrafımızda yığınla insan harita üzerinden kendisine yer bakıyor. Bu ülkede çocuklarını yetiştirecekleri sağlıklı bir zeminin kalmadığını düşünüyor. Ama bütün bunlara rağmen, basın hürriyeti, halkın haber alma hakkı bizim bunu bütün olumsuz koşullara rağmen ayakta tutmamız gerekiyor. Her şeye rağmen bu ülkede savaşlarda da basın açıktı, haber veriyordu. Kurtuluş Savaşı’nda da, Osmanlı’nın son döneminde de açıktı.”
BİLİCİ: MESLEK ÖRGÜTLERİ DUYARLI DAVRANIYOR
Cihan Haber Ajansı Haber Müdürü Abdülhamit Bilici, şöyle dedi:
“Epey bir zamandır çeşitli baskılarla yüz yüzeyiz. 2012 yılına kadar asker tarafından akreditasyona tabii tutuluyorduk, iki yıldır da sivil iktidarın benzer yasaklarıyla karşı karşıyayız. Buna rağmen aynı çizgimizi sürdürüyoruz. Meslek örgütlerinin son dönemlerde göstermiş oldukları performansı ben çok duyarlı buluyorum. Biz ne zaman bir sıkıntıyla karşılaşsak kınamalar yapıyorlar, bize destek veriyorlar. Bu baskılardan yılmak mı gerekir? Hayır bu baskıların güzel bir sonucu bence bugün bir araya gelmemiz.”
KÜÇÜKKAYA: BAĞIMSIZ BİR KOMİSYON KURULMALI
Cumhuriyet Gazetesi Haber Merkezi Müdürü Aykut Küçükkaya, şöyle konuştu:
“Basın özgürlüğü ne AKP ile alakalı ne iktidara yanaşmakla alakalı. Basın özgürlüğü gazetecilerin kalemlerinde o haberi yazma gücünden geliyor. Bir an önce bu gücü tekrar ele geçirmemiz gerekiyor. Bir komisyon kurulmalı. İçinde bütün medya kuruluşları yer almalı. 2002’den bu yana Türk basını nerede hata yaptı? Gazeteciler nerede hata yaptı? Bağımsız bir komisyon oluşturularak incelenmeli. Bunu bir masada kabul edilmeli ve yeni bir sayfa açılmalı. Ülke yangın yeri. Gazeteciler arasında kutuplaşma had safhaya çıkmış. Her gün bir televizyon kanalında gazetecileri izliyoruz. Neredeyse herkes bir siyasi iktidarın, yönün temsilcisi olmuş durumda. Bu gazetecilik değil.”
DUMANLI: TÜRK MEDYASINDA BAGAJ SORUNU VAR
Zaman Gazetesi Genel Yayın Müdürü Ekrem Dumanlı ise konuşmasında şunları söyledi:
“Bu toplantının varlığı bile başlı başına bir mesajdır. Çok büyük bir sıkıntı ile karşı karşıyayız. İpek Medya Grubu’na adeta malın üzerine çöker gibi çökme hadisesi olmuştur. Daha medya grubunu nasıl susturacaklar hiç kimsenin bilgisi dahilinde değil. Türk medyasında bir bagaj sorunu yaşanıyor. Herkesin bagajında bir şeyler var o bagaj ama diye başlıyor. Bagaj derdinden kurtulmak lazım. Biz bagajlarımızı konuşurken içinde bulunduğumuz arabanın lastikleri söküldü. Şu anda motoru sökülüyor. Yarın bir gün basın diye bir şey olmayacak. Bu toplantıların devam etmesi, derinleştirilmesi ve daha ciddi, eteklerimizdeki taşları dökerek, temel ve hak özgürlükleri konusunda ciddi bir şekilde en az mesleki dayanışmayı temin edici bir yere gelmemiz gerektiğini düşünüyorum,”
POLAT: MESLEKTAŞLARIMIZI AYIRMAYALIM
Evrensel Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Fatih Polat konuşmasında şu konulara dikkat çekti:
“1990’lardan sonra en fazla ölüm haberi yaptığımız dönemi yaşıyoruz. Çok zor bir dönemden geçiyoruz. Evrensel Gazetesi, bu saldırı ve ölüm haberlerini vermenin yanı sıra çözüm adına, barış adına, kardeşlik adına nasıl bir çağrıda çıkarılabilir, bu kadar kötü haberin arasından nasıl da olumlu bir mesaj verebiliriz gibi bir endişe de taşıyoruz. Evrensel’in bu hafta 3 yazarı Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın şikayeti üzerine ifade verecek. 7 yazarımıza Erdoğan tarafından açılmış dava ya da soruşturma var. İnternet sitelerine erişim engeli var. DİHA’ya 12 gündür erişim engeli var. Bize meslektaşlarımızı ayırmadan bir duruş sergilemek düşüyor.”
İNCE: BASKILARDAN NASİBİMİZİ ALDIK
Birgün Gazetesi Yazı İşleri Müdürü Barış İnce, şunları söyledi:
“Biz baskılardan nasibini alan kurumlardanız. Saray rejimine karşı olan tüm gazetelere çeşitli şekillerde baskılar uygulanıyor. Bunlardan bize yönelik olarak gördüğümüz Cumhurbaşkanına hakaret davaları. Bu davalar yüzünden sorumlu müdürlerimizi ayda bir değiştirmek zorunda kalıyoruz. Neredeyse gazetedeki herkes tüm çalışanlar bir kereye mahsus sorumlu yazı işleri müdürü olabiliyor. 4-5 sene her birinden bir hapis cezaları isteniyor. Bunların ertelenmemesi açısından da en az 2 kez aynı dava üzerimize açılıyor. Bu çok ciddi bir risk oluşturmaya başladı.”
ÖNDEROĞLU: AKREDİTASYON SORUNU ÇÖZÜLMELİ
Sınır Tanımayan Gazeteciler Örgütü (RSF) Türkiye Temsilcisi Erol Önderoğlu, şöyle konuştu:
“Çatışma bölgesinde gazeteciliğin ne olduğunun aktarılması gerektiğini düşünüyorum. Zaman zaman periyodik olarak bu bölgelere ziyaret sayısını arttırmak gerekiyor. Akreditasyon konusunun herkesi etkilediği apaçık. Heyet bazlı olarak bu meselenin nasıl çözüleceğine dair faaliyetlerde bulunmamız gerekiyor. Ulusal ve yerel meslek örgütlerin yanı sıra uluslarası meslek örgütleriyle de yapıcı olarak bu konuyu düşünmeliyiz.Kınamak pek de kilit açıcı rol oluşturmuyor.”
AYKAN: YEREL MEDYA BASKI GÖRÜYOR
Bolu Gündem Gazetesi’nden Hüseyin Aykan ise şunları dile getirdi:
“Sadece ulusalda değil yerelde de çok fazla baskı görüyoruz. Matbaalar mühürleniyor. Sesimizi duyuramıyoruz. Sorunlarımız dayanışma eksikliğinden kaynaklanıyor. Arkadaşlarımızı geride bırakmamızdan kaynaklanıyor. Birlikte yürümeliyiz.”