Bugün 25 Kasım Kadına Yönelik Şiddetle Karşı Uluslararası Mücadele ve Dayanışma Günü.
Türkiye’de her yıl binlerce kadın evde, işte, sokakta şiddete uğruyor. Onlarca kadın erkekler tarafından katlediliyor. Yüzlercesi mobbinge, cinsel tacize maruz bırakılıyor. Çok sayıda kadın tecavüze uğruyor.
Bianet’in medyada çıkan haberlerden yararlanarak derlediği verilere göre, bu yılın ilk 10 ayında erkekler 168 kadını öldürdü, 148 kadına ve kız çocuğuna tecavüz etti, 170 kadını yaraladı, 123 kadına ve kız çocuğuna tacizde bulundu. Dediğimiz gibi, bunlar yalnızca medyaya yansıyanlar…
Peki, kadına yönelik erkek şiddeti medyaya nasıl yansıyor? Medya bu haberleri nasıl veriyor?
Araştırmalar gösteriyor ki, medyada kadına yönelik erkek şiddetinin temsili de, genel olarak kadının temsili de son derece sorunlu. Bu haberler kadını nesneleştiriyor, şiddeti olağanlaştırıyor, hatta meşrulaştırıyor. Haberlerdeki eril dil ve bakış açısı, toplumdaki cinsiyet ayrımcılığını besliyor, mağdur olmuş kadını bir kez daha mağdur ediyor.
Daha açık söyleyelim: Medya, bu haberlerle kadına yönelik suçlara açıkça ortaklık ediyor.
Genelde medyada kadın temsilinin, özelde kadına yönelik erkek şiddetinin temsilinin bu kadar sorunlu olmasında şüphesiz medyanın erkek egemen yapısının da rolü var. Son açıklanan TÜİK verilerine göre, Türkiye’de medya çalışanlarının üçte ikisi erkek. Kadınlar medya kuruluşlarının karar mekanizmalarında neredeyse hiç yoklar.
Medya çalışanlarının üçte birini oluşturan biz kadın çalışanlar ise ayrımcılıktan mobinge, eşdeğer işe eşit ücret verilmeyişinden cinsel tacize, erkek egemen sistemin tüm uygulamalarına maruz kalıyoruz.
Sadece iş yerinde değil, sokakta da şiddetin hedefindeyiz. Alanda çalışan muhabirler, sıkça polisin cinsel saldırısına maruz kalıyor.
Ancak biz TGS’li kadın gazeteciler, tüm bunlara teslim olmak niyetinde değiliz.
Mesleğimizi yaparken, kadına yönelik şiddetin bir parçası olmak istemiyoruz.
Mesleğimizi yaparken, kadına yönelik şiddetin hedefi olmak istemiyoruz.
Biz kadın çalışanlar ise kadına yönelik şiddeti mor gözü sayfalara taşımadan da, kadının bedenini metalaştırmadan da, ‘aldatıyordu dövdüm’ gibi şiddet uygulayan elin sözünü dikkate alıp başlığa çıkartmadan da kadına yönelik şiddet haberleri yapılabileceğine inanıyoruz. Yazdığımız iki satırın sesini duyuramayan kadının sesi olmasını istiyoruz.
Bu sesi duyururken onu deşifre ve mağdur etmeme hassasiyetini medyadaki ‘bıyıklı’ zihniyete göstermek istiyoruz.
Medyada çalışan kadınlar olarak “Erkek egemen medya diline son” diyoruz.
Bu nedenle TGS Kadın Komisyonunu kurduk, hem medyada erkek egemen cinsiyetçiliğe hem de yaşamın her alanında kadına yönelik şiddete karşı mücadelenin bir parçası olacağız.
Vardık, varız, var olacağız.
Türkiye Gazeteciler Sendikası (TGS) Kadın Komisyonu