Anayasanın 26. Maddesi, “Herkes, düşünce ve kanaatlerini söz, yazı, resim veya başka yollarla tek başına veya toplu olarak açıklama ve yayma hakkına sahiptir. Bu hürriyet resmî makamların müdahalesi olmaksızın haber veya fikir almak ya da vermek serbestliğini de kapsar” der. 28. Madde habercilik yönünden daha da nettir: “Basın hürdür, sansür edilemez. Basımevi kurmak izin alma ve malî teminat yatırma şartına bağlanamaz” demektedir. Türkiye Cumhuriyeti Anayasası, basın özgürlüğünün ne kadar geniş bir anlamı olduğunu gayet net tarif ediyor ancak bir de gerçekliğimiz var. AKP’nin iktidarda olduğu 23 yılda, gözaltına alınan, tutuklanan, darp edilen, işsiz bırakılan gazetecilerin sayısı çığ gibi büyüyor. Türkiye Gazeteciler Sendikası olarak Dünya Basın Özgürlüğü Günü olan her 3 Mayıs’ta, yıllık basın ve ifade özgürlüğü raporumuzu meslektaşlarımız ve kamuoyu ile paylaşıyoruz.
Konu, bir caydırma ve cezalandırma yöntemi olarak kullanılan adli kontrol kararları.
Basına yönelik baskıyı konuşurken daha ziyade yargılamalardan, tutuklamalardan bahsediliyor. Oysa gazetecilere verilen adli kontrol cezalarının sayısı hızla artıyor ve habercileri işini yapamaz hale getiriyor.
Adli Kontrol tedbirleri konusunda son 2024 Eylül ile 2025 Eylül arasındaki verileri paylaşıyoruz. Birden fazla soruşturma dosyası kapsamında, hakkında birden fazla adli kontrol tedbiri uygulanan gazeteciler olduğu gibi, 2024 Eylül ayından önce açılan soruşturma ve kovuşturma dosyalarında haklarında adli tedbir hükümleri uygulanmaya devam eden gazeteciler bu verilere dahil değildir. Hali hazırda hakkında adli kontrol tedbiri olan gazeteci sayısı çok daha yüksektir; bu sayının ve hangi adli kontrol tedbirlerinin ne kadar süre ile uygulandığının tespit edilmesi ise hukuksuz uygulamaların yaygınlığı nedeniyle neredeyse imkansız hale gelmiştir.
ADLİ KONTROL “BASIN KONTROL” TEDBİRİ OLDU
Elimizdeki verilere göre; Eylül 2024 – Eylül 2025 tarihleri arasında en az 109 gazeteci gözaltına alındı. 36 gazeteci sürdürülen soruşturma dosyaları kapsamında tutuklandı. 4’ü hakkında ev hapsi kararı verildi. Bir yıllık süre içerisinde tutuklanan gazetecilerin 32’si tahliye edilirken, ev hapsi verilenlerin 4’ünün ev hapsi kaldırıldı. Bugün son bir yıl içerisinde gözaltına alınmış ve hala tutuklu bulunan 4 gazeteci var. Tutuklanıp tahliye edilen gazetecilerin 21’i adli kontrol tedbirleri ile tahliye edildi, 3’ü hakkında beraat kararı verilerek tahliye edildi, 2’si hakkında ilk duruşmada HAGB kararı verilerek tahliye edildi, 6’sı ise herhangi bir tedbir uygulanmasına karar verilmeksizin itiraz sonucu tahliye edildi. İfade işlemi için yolu karakola ya da doğrudan savcılığa düşen en az 109 gazeteciden yalnızca 27’si ifade işleminden sonra herhangi bir adli kontrol tedbiri olmaksızın serbest bırakıldı. Kalan 82 gazeteciden 36’sı hakkında tutuklama kararı verildi. Bu isimlerden 21’i daha sonra adli kontrol şartıyla tahliye edildi. Tutuklanmayan diğer 46 kişi hakkında ise ev hapsi de dahil olmak üzere, haftada bir veya birden fazla gün imza atma ve yurtdışı çıkış yasağı şeklinde adli kontrol kararı verildi. Böylece 2024 Eylül- 2025 Eylül arasında; en az 67 gazeteci hakkında adli kontrol tedbiri uygulanmış oldu.
Bu tedbir kararları 49 gazeteci hakkında haftalık imza atmak ve yurtdışı çıkış yasağı şeklinde, 14 gazeteci hakkında yalnızca yurtdışı çıkış yasağı şeklinde uygulanmıştır.
Adli kontrol tedbiri verilen gazetecilere ağırlıklı olarak “2911 sayılı yasaya muhalefet”, “yanıltıcı bilgiyi alenen yayma”, “yargı organlarını alenen aşağılama”, “adil yargılamayı etkilemeye teşebbüs”, “terör örgütü propagandası”, “terör örgütü üyeliği” suçlamaları yöneltilmiştir.
HAK VE ÖZGÜRLÜKLERİ KISITLAMANIN YENİ KRİTERİ: GAZETECİLİK FAALİYETİ
Bir kez daha hatırlatmak istiyoruz; Uluslararası İnsan Hakları Beyannamesi’nin 19. maddesinde belirtilen bilgi ve fikre erişim hakkı, gazetecinin görevinin temelidir. Gazetecinin topluma karşı sorumluluğu, diğer tüm sorumluluklarından, özellikle de işverenlerine ve kamu otoritelerine karşı sorumluluklarından önce gelir. Gazetecilik, icra edilmesi için zaman, kaynak ve uygulama alanı gerektiren bir meslektir ve tüm bu koşullar mesleğin bağımsızlığı, gazetecinin temel hak ve hürriyetlerinin korunması için şarttır. Bu bakımdan maalesef yaygınlık kazanan adli kontrol kararları gazetecilik mesleğinin yapılabilme şartlarını neredeyse ortadan kaldıran bir noktaya gelmiştir. Muhabir masa başından haber yapmaz, seyahat edemeyen gazeteci olmaz. Başka bir şehre veya ülkeye gitmesi, hatta evinden çıkması engellenen gazeteciye açıkça “sen artık işini yapamazsın” denmektedir.
Hukuken hiç açılmaması gereken soruşturmalar kapsamında gazeteciler pek çok hak gaspına maruz kaldılar. Saraçhane Protestoları olarak bilinen toplumsal olaylar sırasında haber takibi yaptıktan sonra evine giden Evrensel Gazetesi muhabiri Nisa Sude Demirel sabaha karşı evinden gözaltına alınmış; haber yaptığı, imzalı haberleri ve basın kartı ilgili makamlara sunulmasına, gazeteci olduğu ispatlanmış olmasına rağmen haftada iki gün imza atma ve yurt dışı çıkış yasağı ile adli kontrol altına alınmıştır. Haftada iki gün boyunca karakola giderek imza veren gazeteci hakkında imza yükümlülüğü 4 ayın sonunda kaldırılmış ancak yurt dışı çıkış yasağının devamına karar verilmiştir.
Gazeteci Özlem Gürses sonunda beraat ettiği bir suçlama nedeniyle 52 gün boyunca ev hapsinde tutulmuştur. Gazeteci İsmail Saymaz hakkında uygulanan ev hapsi 56 gün sonra kaldırılıp yerine haftada bir imza ve yurt dışı çıkış yasağı şeklinde tedbir getirilmiştir.
Gazeteci Semra Pelek, Artvin merkezli ve gizlilik kararı olan bir soruşturma kapsamında İstanbul’daki evinden alınarak 1500 km uzaklıktaki bir şehre ifade işlemleri için götürülmüş akabinde hakkında imza yükümlülüğü ve yurt dışı çıkış yasağı kararı ile serbest bırakılmıştır.
TV programında geçen bir alt yazı nedeniyle üç gazeteci hakkında haftada bir imza yükümlülüğü ve yurtdışı çıkış yasağı tedbirine karar verilmiştir. Tele1 Genel Yayın Yönetmeni Merdan Yanardağ’ın kaçma şüphesi olduğuna inanmamız isteniyor.
Timur Soykan hakkında halihazırda başka bir soruşturma kapsamında haftada üç gün imza şartı varken, gözaltına alındığı diğer bir soruşturma dosyası kapsamında yeniden haftada üç gün imza yükümlülüğü getirilmiştir. Soykan bu şekilde imza için karakola gittiği günlerde iki kez imza atmaya mecbur tutulmuştur.
Gazetecilerin sahada haber takibi sırasında kolluk şiddetine maruz kalarak, sabaha karşı evleri basılarak, çalışmakta oldukları işyeri kapılarından hukuka aykırı şekilde gözaltına alınmaları, bazen günlerce süren gözaltı süreleri sonucunda temel hak ve hürriyetlerini kısıtlayan adli kontrol kararlarıyla kontrol altına alınmaları kabul edilemez, normalleştirilemez.
Bu tedbirler; gazetecilerin mesleki hayatlarında çok ağır etkiler doğurmakta; çalışma hürriyetinin ellerinden alınması anlamına gelmektedir. Gazetecilerinin haftalık imza yükümlülükleri ile mahalle karakollarının takibi altında tutulduğu, elektronik kelepçeler ile evlerinden dışarı çıkmalarına izin verilmediği, yurt dışına çıkışlarının engellendiği bir ülkede basın ve ifade özgürlüğünden bahsetmek mümkün değildir. İmzaya tabi şekilde haber yapılamaz. Hukuka aykırı uygulamaların yarattığı baskı ve korku ikliminde gazetecilik mesleği icra edilemez. Mesleğinin gereği olarak bir gazeteci bulunduğu ilden başka bir ile haber takibi yapabilmek, çekim gerçekleştirebilmek, haber yapabilmek için yani çalışabilmesi için gitmesi zorunludur. Dolayısıyla adli kontrol kararlarının hukuka aykırı şekilde uygulanması aynı zamanda basın ve ifade özgürlüğünün kontrol altında tutulmak istendiğine işaret etmektedir. Gazetecilere mesleklerini yapamaz hale getiren adli kontrol cezası uygulamasından vazgeçilmeli ve basın özgürlüğüne saygı duyulmalıdır.
TÜRKİYE GAZETECİLER SENDİKASI