“1950’lilerin başında yalnız Akşam’da değil öteki gazetelerde de gazetecinin hiçbir güvencesi yoktu. Patronlar, diledikleri gibi adam alırlar, istedikleri anda gazetecinin işine son verirlerdi. Tazminat ödemek gazete sahibinin keyfine kalmış bir şeydi. Herkes korkardı. Gazeteciler işçi sayılmadıkları için işçi haklarından da yararlanamıyordu. Durumumuz çok sallantıdaydı.”
Yukarıdaki sözler, Türkiye Gazeteciler Sendikası’nın (TGS) kurucuları ve tüzüğünü hazırlayanlar arasında yer alan Hıfzı Topuz’a ait.
Hıfzı Başkanın, sendikanın kuruluş amacını açıklarken söylediği sözlerinin üzerinden tam 72 yıl geçti. Gazetecilerin gücü, TGS bugün 72. yaşını kutluyor.
10 Temmuz 1952’de İstanbul Gazeteciler Sendikası (İGS) adıyla kurulan, 1955’te hükümetin başarısız politikalarını eleştiren gazeteciler tutuklanırken basın özgürlüğü mücadelesini yükselten, 1957’de savunduğu değerler nedeniyle dokuz ay kapatılan sendikamız her şeye rağmen ayakta kalmayı başardı. 1961’de 212 Sayılı Basın İş Kanunu’nun çıkmasında öncü rol oynadı. Dokuz gazete patronunun, bu kanunun çıkmasını engellemek için üç gün boyunca gazete çıkarmama kararına karşı “Basın” gazetesini çıkardı. “Simidimiz ve hürriyetimiz için”, “Babıali ağalığına son”, “Gazeteyi patronlar değil çalışanlar çıkartıyor” pankartlarıyla yürüyüşler örgütledi. Bu tarihi mücadele sayesinde kanunun yasalaştığı 10 Ocak 1961’in baş kahramanı oldu.
İGS, 1963’te Türkiye Gazeteciler Sendikası (TGS) adını alarak ulusal bir örgütlenmeye dönüştü. Bursa, Ankara, İzmir, Adana ve Eskişehir Gazeteciler Sendikaları teker teker TGS’ye katılma kararı aldığında, ülke genelinde altı şubesi bulunan bir emek ve meslek örgütüydü artık. 1957’de Türk-İş Konfederasyonu’na üye olan Sendikamız, 1965’te de Uluslararası Gazeteciler Federasyonu (IFJ) üyesi oldu.
TGS, ilk toplu iş sözleşmelerini 1964’te Milliyet ve Cumhuriyet gazeteleriyle imzaladı. 1969’da toplu sözleşme görüşmelerinde anlaşılamaması üzerine Anadolu Ajansı’nda yapılan grev de TGS’nin ilk grevi oldu.
Sendikamız, 1971 yılında çıkan iş kolları yönetmeliğinin ardından Türkiye Teknisyen Gazeteciler Sendikası ile “Kafa ve kasa birliği” sloganı altında birleşti.
1970’li yıllara gelindiğinde Sendikamız; Anadolu Ajansı, ANKA Ajansı, Cumhuriyet, Hürriyet, Hürriyet Haber Ajansı, Milliyet, Tercüman, Ak Ajans, Yeni Asır, Ekspres, Vatan, Hakimiyet, Hergün, Ülkü Matbaası, Belediye Matbaası, Tifdruk, Tifset, Doğan Kardeş, Binbirdirek Matbaası, Ofset İşletmecilik, Güneş Matbaacılık, Zafer Matbaası, Karayolları Matbaası, Milliyet Yayın, Milliyet Dağıtım, Hayat Yayınları, Apoyevmatini Gazetesi, Milli Gazete, Kervan Kitapçılık, Banknot Matbaası, Maden Teknik Arama Enstitüsü Teknik Direktörlüğü, İstanbul Ticaret Postası, Bursa’nın Sesi, Doğru Hakimiyet Gazetesi, Haber Gazetesi, Milletindir Hakimiyet Gazetesi ve Çukurova gazetesi ile toplu iş sözleşmeleri imzalıyordu.
IFJ’nin 1972’de düzenlenen 11. Dünya Kongresine İstanbul’da ev sahipliği yapan Sendikamız, gazetecilerin uluslararası mücadele ve dayanışmasına da her daim omuz verdi.
Örgütlenmeler, grevler, mücadelelerle geçen yılların ardından 1980 darbesi, Türkiye işçi sınıfı ve onun örgütlü güçleri üzerinden silindir gibi geçti. Hak grevi ve dayanışma grevi yasaklandı, basın özgürlüğü kısıtlandı, gazeteler kapatıldı, gazeteciler tutuklandı. Tüm bunlara rağmen TGS durmadı. Anayasa konferansları, demokrasi panelleri, sektöre yönelik araştırmalar peşi sıra geldi ve bunların sonuç bildirgeleri hem kamuoyuyla hem de hükümetlerle paylaşıldı.
1983’te değişen Sendikalar Kanunu ve iş kolu yönetmeliği ile Sendikamız, matbaalardan çıkarak yalnızca gazete, dergi ve ajanslarda örgütlenmeye başladı.
1984’te Türkiye’de yeniden toplu iş sözleşmeli düzene geçildi. Bu sayede TGS; Milliyet, Tercüman, Güneş, Anadolu Ajansı, Milliyet Yayın, ANKA Ajansı, Akdeniz Haber Ajansı, Daily News Gazetesi, Çağdaş Yayın, Hürgün, İdeal Yayıncılık, Gazete Gazetesi ve Ulusal Basın Ajansı’nda toplu iş sözleşmeleri imzalama başarısı gösterdi. 1987’de ek zam eylemlerine, 1989’da Bahar Eylemlerine katılarak sokakta, hakkını arayan milyonlarca işçinin arasında yer aldı.
Gazete sahipliğinin değişimiyle birlikte 1990’larda sendikasızlaştırma süreci başladı. Taşeron çalışma modeli gazetelere girdi. Teknik, idari ve matbaa birimleri taşeronlara verildi. İşçi haberleri günden güne gazete sayfalarında daha az yer buldu. 1991’de Güneş gazetesi kriz bahanesiyle ücretleri, ikramiyeleri ödemedi ve eylem yapan sendika üyelerini işten attı. 1992’de Tercüman iflasını istedi. Aynı yıl Milliyet, sendika üyelerini zorla istifa ettirdi. Milliyet ve daha sonra Hürriyet’in sahibi olan Aydın Doğan, 1994’te bu sefer de Hürriyet gazetesindeki üyeleri zorla istifa ettirdi.
1995 yılında Sendikamız Anadolu Ajansında imzaladığı toplu iş sözleşmesinin sendikal örgütlülük olmayan 196 gazete ve haber ajansındaki gazetecilere de uygulanması için başvurdu. Mücadele sonucu 21 Aralık 1995’te Resmî Gazetede yayımlanan teşmil kararı yürürlüğe girdi. Sektörün kaderini değiştirebilecek, ekonomik ve sosyal haklarda geriye gidişi durdurabilecek bu kazanım ne yazık ki hayat bulmadı. Kendini baskı altında hisseden gazetecilerin hiçbiri teşmilin uygulanması için işverenlerine başvuruda bulunamadı.
Sendikamız sonraki yıllarda Anadolu Ajansı, ANKA Ajansı ve Cumhuriyet gazetesinde toplu iş sözleşmeleri imzaladı.
2008’de Sabah-ATV grubunda örgütlenmeye başlayan Sendikamız, yeterli sayıya ulaşıp yetki aldıktan sonra toplu iş sözleşmesi masasına oturdu. Grubun Çalık Holding’e satılmasının ardından patronlar masadan çekildi. 13 Şubat 2009’da greve başlandı.
O sıralarda bir yandan da gazetecilere yönelik büyük bir tutuklama ve baskı dalgası vardı. 100’ün üzerinde gazeteci tutuklandı. Sendikamız öncülüğünde kurulan Gazetecilere Özgürlük Platformu etkin bir basın özgürlüğü mücadelesi yürüttü.
2012’de Sendikamızın toplu iş sözleşmeli olduğu tek işyeri olan Anadolu Ajansı’ndaki üyeler zorla istifa ettirilerek yeni kurulan ve hükümete yakın, sözde ‘sendikaya’ geçmeleri istendi.
2013’te sendikalar kanununda yapılan değişiklikle matbaa işçileri ile gazeteciler yine aynı iş kolunda birleşti. Sendikamız yüzde 1 barajının altında kalarak toplu iş sözleşmesi yapma yetkisini kaybetti. Aynı yıl yapılan “5N1K1Sendika” kampanyası ile yüzlerce üye kaydedildi ve 2014 Ocak ayında yüzde 1 barajı geçilerek yeniden toplu iş sözleşmesi yapma yetkisi kazanıldı.
Sendikamız 2014-2019 arasında ANKA Ajansı, BirGün gazetesi, Bianet, Evrensel gazetesi, Kocaeli Manşet gazetesi, Yurt gazetesinde toplu iş sözleşmeleri imzaladı.
2019’da Hürriyet gazetesinde başlayan örgütlenme çalışmaları başarıyla sonuçlandı ancak 45 sendika üyesi işten atıldı. Üstelik Çalışma Bakanlığı tarafından yetki belgesi, sendikamıza hukuksuz şekilde verilmedi. Buna rağmen sektörde örgütlenme ve hak arama eğilimi enerjisini kaybetmedi.
Basın özgürlüğüne yönelik saldırılar da sürdü. TGS, basın özgürlüğü mücadelesinin en önünde yer alırken, hükümetin koşulları daha da kötüye götürecek yasa tekliflerine karşı diğer meslek örgütleriyle birlikte etkin mücadeleler yürüttü. Basın özgürlüğünü savunacak birliktelikler, platformlar, görüşmeler, ziyaretler peşi sıra geldi.
72. yaşımıza girdiğimiz bugün, Gazete Duvar, Bianet, Evrensel, Reuters, Refinitiv, 9 Eylül, İz Gazete, The Associated Press, Agence France Presse, Dokuz8, Podfresh, BBC, Medya AŞ, Artı Gerçek, EPA, Diken, Anka Haber Ajansı ve Yenigün Gazetesi’nde imzaladığımız toplu iş sözleşmeleri devam ediyor.
Örgütlenme çalışmalarının başarıyla sonuçlandığı ancak yetkimize itiraz edilen Hürriyet gazetesi, Halk TV, Discovery Channel işyerlerinde hukuki mücadelemiz ise sürüyor.
Sabah-ATV grevinden uzun bir süre sonra 2022’de 15 günlük BBC grevini ve 2023’te dokuz günlük AFP grevini başarıyla sonuçlandırdık. Ağustos 2023’te başlayan Sputnik grevi ise hâlâ sürüyor.
72 yıllık tarihi grev, direniş, müzakere, mücadele ve basın özgürlüğü mücadelesi ile geçen TGS, hâlâ medya sektöründe gazetecilerin en büyük ve örgütlü umudu olmaya devam ediyor.
Tarihindeki inişli çıkışlı yıllara rağmen ilke ve politikalarından ödün vermeyen, gazetecilerin alın terini satmayan, kalemlerini özgürce kullanabilmeleri için mücadele eden Sendikamız, bundan sonraki yıllarda da pusulasından şaşmadan yoluna devam edecek.
Nabza göre şerbet vermeden, hükümette kimin olduğuna göre konum almadan, omurgalı bir şekilde basın özgürlüğü mücadelesini yürütmeye devam edecek.
Patronların kâr hırsına gazetecileri ve haber alma özgürlüğünü kurban vermeden meslektaşlarımızın hak ve hukukunu korumaya devam edecek.
Gazetecilerin gücünü birlikte büyütmeye, yönetmeye ve örgütlemeye devam edeceğiz. Çünkü birlikte güçlüyüz!