Bugün 24 Temmuz, yani sansürün kaldırılışının 110. yıl dönümü. 1908’de II. Meşrutiyetin ilân edildiği günün gecesinde gazeteciler sansür memurlarını “Basın hürdür, sansür yasaktır” diyerek geri çevirmişti. Sansür, işte böyle fiilen kaldırılmıştı.
Sansürün kaldırılmasını bir süre bayram olarak kutlayan meslektaşlarımız, 12 Mart 1971 darbesiyle matbuat üzerindeki baskı artınca ‘bayram’ sözcüğünü kullanmamaya başladı.
Şimdi soruyoruz: Türkiye’de sansür gerçekten kalktı mı?
Türkiye tarihinde gazetecilere, medya kuruluşlarına sansür uygulanmadığı bir dönem olduğunu söylemek neredeyse imkânsız.
Bugün medyanın yüzde 90’ı Saray kontrolünde ve büyüm medya kuruluşları Saray’dan gelen telefonlar ya da hükümet komiserleriyle yönetiliyor. Sansür uygulamaları son hız devam ediyor.
Sansürün -resmi olarak- kaldırılışının 110. yıldönümünde haberi, fikir hürriyetini, mesleğin temel ilkelerini savunmak zorunda kaldığımız bir dönemden geçiyoruz. 24 Temmuz’un gazeteciler için kutlanabilir bir gün olması ancak cezaevlerindeki meslektaşlarımızın serbest bırakıldığı, iktidarın medya kuruluşları üzerindeki baskısına son verdiği, gazetecilerin işini yapabildiği bir ülke olduğumuzda mümkün olacak.
143 gazetecinin yazdıklarından dolayı cezaevlerinde tutulduğu, 10 yılda 10 bin gazetecinin işsiz bırakıldığı, gazetecilerin ve gazeteciliğin hedefte olduğu bir ülkede medya özgürlüğünden ve demokrasiden bahsetmek mümkün değil.
110 yıl sonra bugün yine binalarımıza giren sansür memurlarını el birliğiyle kovacağız.
Basın hürdür, sansür edilemez!