Sansüre boyun eğmeyeceğimizi, yasalaşmış olsa da bu düzenlemenin iptal edilmesi için gereken tüm mücadeleyi sürdüreceğimizi ilân ediyoruz. Susmayacağız. Yazmaya, konuşmaya, gerçekleri topluma ulaştırmaya devam edeceğiz.
Dezenformasyon Yasası olarak bilinen Basın Kanunu ve Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifinin görüşmeleri TBMM Genel Kurulu’nda tüm itirazlarımıza rağmen hükûmet oylarıyla yasalaştı.
Türkiye’nin seçim sürecine girdiği bir dönemde, yoksulluğun her geçen gün derinleştiği, enflasyonun yüzde 186 olduğu, insanların evlerine ekmek götürmekte zorlandığı bir dönemde 1 Ekim’de açılan Meclis’in ilk işi basın ve ifade özgürlüğünü yok etmek oldu.
İktidar, Türkiye Gazeteciler Sendikası da dâhil olmak üzere tüm basın meslek örgütlerinin itirazlarına kulaklarını tıkadı.
Teklif sahiplerinin Avrupa Birliği müktesebatından alındığını iddia ettiği ancak Avrupa Konseyi Venedik Komisyonu tarafından içeriği belirsiz bulunan ve ifade özgürlüğünü ihlâl ettiği kaydedilen teklifin 29. maddesiyle Türk Ceza Kanunu’na 217/A hükmü olarak “Halkı Yanıltıcı Bilgiyi Alenen Yayma” suçu eklendi. İçeriği muğlak, dönemin konjonktürüne göre farklı yorumlara açık düzenlemeyle başta gazeteciler olmak üzere tüm toplum kesimleri, yazıp çizdikleri nedeniyle bir yıldan üç yıla kadar hapis cezasıyla yargılanma tehdidi altına sokuldu.
Gazetecilerin fiili hizmet süresi zammı Cumhurbaşkanlığı İletişim Başkanlığı’nın verdiği basın kartı şartına bağlandı. Bu kartların ise yine iktidar kontrolündeki Basın İlân Kurumu’nun “Basın Ahlâk Esasları”na göre iptal edileceği düzenlendi.
Teklifle internete sansürün dozu artırıldı. Erişim Sağlayıcıları Birliği’nin (ESB) yetkileri genişletildi. Bir memur olan ESB başkanının doğrudan erişim engelleme ve içerik çıkarma yetkisi genişletildi.
Sosyal ağ sağlayıcılara ve yazışma uygulamalarına yönelik reklam kesintisinden, site trafiğinin %90-95 daraltılmasına, yani erişime engellenmesine varan bir dizi ağır yaptırım getirildi.
İnternet haber siteleri Basın Kanunu kapsamına alınarak içeriklerini iki yıl süreyle muhafaza etme, tekzip metinlerini yayınlama yükümlülüğü getirildi ve resmi ilân hakkı verildi.
Ancak resmi ilân pastasında basılı gazetelerin payı azaltılmıştır. Bu nedenle çok sayıda gazetenin kapanarak pek çok gazetecinin işsiz kalmasının önü açıldı.
Tüm itirazlara rağmen bir “oldu bitti” yasası ile basın ve ifade özgürlüğü rafa kaldırıldı.
Türkiye Gazeteciler Sendikası olarak sansüre boyun eğmeyeceğimizi, her ne kadar yasalaşmış olsa da bu kanunun iptal edilmesi için elimizden gelen tüm mücadeleyi sürdüreceğimizi ilân ediyoruz.
Susmayacağız. Yazmaya, konuşmaya, gerçekleri topluma ulaştırmaya devam edeceğiz.
TÜRKİYE GAZETECİLER SENDİKASI