COVID-19 salgınının Türkiye’de de yayılmasının ardından gazetecilerin kamuoyu önündeki sorumlulukları artmakla birlikte can güvenlikleri de riske girdi. Halkın haber alma ve gerçekleri öğrenme hakkı için her şart altında görevlerini yapan gazeteciler bu salgın döneminde de hakikatin peşinden koşmaktan asla vazgeçmiyor. Hâlâ sokaklarda haber peşinde koşan meslektaşlarımız risk altındadır. Tıpkı sağlık çalışanları ve hizmet sektöründe çalışan emekçiler gibi gazeteciler de bir kamu faaliyeti yürütmektedir ve onları salgından korumak, iş güvencelerini sağlamak bir görevdir. Bunu sağlayacak olanlar ise medya sahipleri, Cumhurbaşkanlığı İletişim Başkanlığı, Basın İlan Kurumu ve Hükümettir.
Medya sahiplerinin birinci görevi gerçek haberi vermek, ikincisi ise bu haberi verecek olan gazetecileri salgından korumaktır. Bu nedenle salgın döneminde tüm dünyanın uyguladığı evden çalışma yöntemi bir an önce devreye sokulmalıdır. Bu yöntem ile hem yazı işleri ile haber merkezlerinde ve stüdyolarda çok sayıda çalışanın bir araya gelmesi önlenecek hem de yayıncılık faaliyeti teknolojisinin sağladığı olanaklarla sürdürülmüş olacaktır.
Görüyoruz ki müşterek dayanışma içerisinde atlatmamız gereken sıkıntılı günler uzun sürecektir. Hükümet Ekonomik İstikrar Kalkanı paketiyle işverenlere açıkça destek vermiş ancak işçiler için hiçbir önlem almamıştır. Tüm çalışanların iş güvenceleri sağlanmalı ve ek destekler devreye sokulmalıdır. İşçi çıkartmak için pusuya yatanlara fırsat verilmemelidir. Ayrıca yıllarca amacı dışında kullanılan İşsizlik Sigortası Fonundan yararlanma şartları esnetilmeli ve işini kaybedenlere fondan daha fazla kaynak aktarılmalıdır. Bu durumun yarattığı olumsuzluk işçilerin, emekçilerin sırtına yüklenmemeli, onlara fatura edilmemelidir. Gazetecilerin maaşları zamanında ödenmeli, iş güvenceleri sağlanmalıdır.
Medya sahiplerinin yaşayacağı olumsuzlukları gazetecilere yansıtmalarına fırsat vermemek için Basın İlan Kurumu’nun ve Cumhurbaşkanlığı İletişim Başkanlığı’nın atması gereken adımlar vardır. Bu koşullarda sokağa az çıkılmasından kaynaklı olarak basılı medyaya karşı internet siteleri daha fazla kullanılacaktır. Basın İlan Kurumu özellikle yerel gazetelere, bu günlerde daha çok destek olmalı, sokağa çıkamama durumları karşısında ilan ve reklam gelirlerini kesmemelidir. Televizyon kanallarında ise Bakanlıkların RTÜK aracılığıyla uyguladığı Zorunlu Yayın spotları salgın dönemi boyunca ücretli hale getirilerek destek verilmelidir.
Öte yandan önlem alınması zaruri olan diğer bir alan ise tutuklu gazetecilerin bulunduğu cezaevleridir. Böylesi salgın hastalıklarda en riskli bölge cezaevleridir. Devletin özgürlüğünden yoksun olan kişileri koruma yükümlülüğü vardır. Taraf olduğumuz bütün uluslararası kurallarda bunu ortaya koymaktadır. Bu nedenle dezenfeksiyon işlemlerinin düzenli olarak yapılması, mahpuslara gereken tıbbi imkanların sağlanması ve hijyen malzemeleri ile bağışıklık güçlendiricilerin ücretsiz olarak dağıtılması gerekmektedir.
Görüşlerin tamamen kaldırılmadan gerekli hijyen önlemleri alınarak devam etmesi, telefon hakkının artırılması gerekmektedir. Risk altında bulunan kronik hasta, engelli, 50 yaş üstü mahpuslar ile hamile ve çocuklar acilen tahliye edilmeli, gerekiyorsa alternatif adli kontrol tedbirleri uygulanmalıdır. Gazetecilerin bir kısmı 50 yaş ve üstü risk grubunda veya kronik hastalık sahibidir. Gazetecilik faaliyetlerinden cezaevinde tutulan gazetecilerin acilen tahliye edilmelerini talep ediyoruz.
Son olarak salgın karşısında bu dönemde en tehlikeli durum özellikle sosyal medya üzerinden yürüyen bilgi kirliliğidir. Yanlış, yanıltıcı bilgi en az virüs kadar tehlikelidir. Bunun da önüne geçmek öncelikli olarak gazetecilerin faaliyetlerini tam anlamıyla yapabilmesine bağlıdır. Gazetecinin işini hakkıyla yapabileceği ortam sağlanmazsa, yanlış bilgiyle baş edilmesi de mümkün değildir.
Önlemler alınırsa koronavirüs ile olan savaşı kazanabiliriz.
Birlikte güçlüyüz.
Birlikte yeneceğiz.
Türkiye Gazeteciler Sendikası