2020 Türkiye’sinde gazeteciler kalemlerini özgürce kullanamıyor. Son 10 yılda medya çalışanları üzerindeki baskının sadece parmaklıkların ardıyla sınırlı olmadığını, medya sahipliğinin yandaşlaştırıldığını, davalar ile gazetecilerin yıldırılmak istendiğini, medya çalışanlarına fizikî saldırılarla gözdağı verildiğini herkes biliyor.
Gazeteciler özgürlüğünü yitirirken toplumumuz haber alma hakkını, ülkemiz de demokrasisini kaybediyor.
1 Nisan 2019 – 1 Nisan 2020 döneminde, medya özgürlüğüne yönelik korkunç ihlâllerin özeti bile, içinde bulunduğumuz durumun vahametini gözler önüne seriyor:
- ‘Yargı Reformu’na rağmen 85 gazeteci hâlâ hapiste (1 Nisan 2020 itibarıyla bu sayı 86’ydı).
- Son bir yılda 103 gazeteci, 108 kez gözaltına alındı.
- Gazeteciler en az 239 günü gözaltında geçirdi.
- Son bir yılda 28 gazeteci cezaevine girdi.
- Bu gazetecilerden 9’u hâlâ tahliye edilmedi.
- 6 gazeteci, iddianame hazırlanmasını bekliyor.
- 11 gazeteci gözaltındayken darp edildiğini beyan etti.
- 2 gazeteci çıplak aramaya maruz kaldığını bildirdi.
- Son bir yılda gazetecilere en az 76 yeni soruşturma açıldı.
- Gazetecilerin sanık veya davalı olduğu en az 166 yargılama yapıldı.
- 48 gazeteci beraat etti.
- Gazeteciler toplamda en az 178 yıl 6 ay 9 gün hapis cezasına çarptırıldılar.
- Gazeteciler aleyhine en az 148.380 TL tutarında adli para cezası verildi.
- Son bir yılda en az 37 gazeteci fiziki saldırıya maruz kaldı.
- Fiziki saldırıya uğrayanların 23’ü ulusal, 14’ü yerel medya çalışanı.
- Son bir yılda RTÜK’ten medyaya 20 idari yaptırım kararı çıktı.
- RTÜK toplamda 16 defa yayın durdurdu.
- RTÜK ayrıca medyaya 1.033.864,00 TL idari para cezası kesti.
- TGS anketine göre gazetecilerin yüzde 80,8’i sansüre uğradığını düşünüyor, yüzde 78,7’si otosansür uyguladığını belirtiyor.
- TGS verilerine göre medya sektöründe işsizlik oranı yüzde 25-30 arasında.
Rapordan detaylar:
- Cezaevindeki gazetecilerin iddianameleri incelendiğinde “Anayasal Düzene ve Bu Düzenin İşleyişine Karşı Suçlar” ve “Terör propagandası” iddiasının öne çıktığı görülüyor.
- TGS son bir yılda cezaevinde tutulan 46 gazeteciyi ziyaret etti. Bu ziyaretlerde tutuklu ve hükümlü gazeteciler avukatlarımıza şu sorunları bildirdi:
- Ailesi farklı şehirde ikâmet eden gazeteciler, ekonomik zorluklar ve benzeri nedenlerle aileleri ile ancak ayda bir görüşebildiklerini belirtmişlerdir. Van, Diyarbakır, İzmir ve Elazığ’da görüştüğümüz gazeteciler uzun süredir ziyaretçilerinin olmadığını aktarmıştır.
- Sohbet hakkı, sosyalleşme açısından tutuklular için son derece önemli ve vazgeçilmez bir haktır. Ancak neredeyse ziyaret ettiğimiz tüm gazetecilerin sohbet hakkı, “spor saatinde kullanılıyor” denilerek kullandırılmamaktadır. Gazeteciler hobi hakkından yararlandırılmamakta spor saatleri ise kısaltılmaya çalışılmaktadır.
- Kronik rahatsızlığı olan çok sayıda gazeteci cezaevinde tutulmaktadır. Görüşmelerden edindiğimiz izlenime göre cezaevlerinde sağlığa erişim hakkı ihlâl edilmektedir. Gazeteciler revire çıkarılma konusunda sorun yaşadıklarını, hastane sevklerinin haftalar hatta aylar sonra yapıldığını aktarmıştır.
- Yaptığımız tüm görüşmelerde 10 kitap sınırlamasının katı bir biçimde uygulandığı anlaşılmıştır. Kimi gazeteciler ise kitaplarına postada el konulduğunu belirtmiştir.
- Gazeteciler koğuşlarda bulunan televizyonlardan ancak cezaevi yönetiminin izin verdiği kanalları izlemek mecburiyetinde bırakıldıklarını belirtmişlerdir.
- Nisan 2019-Nisan 2020 arasında elde ettiğimiz verilere göre toplamda 103 gazeteci gözaltına alınmıştır ve en az 76 soruşturma açılmıştır. Açılan soruşturmalar “Terör Örgütü Üyeliği” , “ Halkı Kin ve Düşmanlığa Tahrik Etme”, “Propaganda” “Örgüt Adına Faaliyet Yürütme Suçu” ve “Halkı Korku ve Paniğe Sevk Ederek Tehdit Etme”, “Cumhurbaşkanına Hakaret” , “MİT Kanuna Muhalefet” ve “Askeri Yasak Bölgeler Ve Güvenlik Bölgeleri Kanununa Muhalefet” suçlamalarından yürütülmektedir. Gazeteciler en az 108 ayrı gözaltı işlemine maruz kalmıştır. Son bir yılda gazeteciler en az 239 günü gözaltında geçirmiştir. Gazeteciler gözaltında darp edilmiş, kötü muameleye maruz kalmıştır.
- Geçtiğimiz bir yılda gazetecilerin sanık veya davalı olduğu en az 166 yargılama yapıldı. En az 400 gazeteci hakkında yapılan yargılamaların 154’ü ceza davası iken yalnızca 12’si tazminat davasıydı. 154 ceza davasından 65’inin ilk derece yargılaması devam ediyor. 89 yargılamada ise ilk derece aşamasında karar çıktı. Toplamda en az 305 gazeteci ceza mahkemelerinde yargılandı. Bazı gazeteciler hakkında ise birden fazla yargılama devam ediyor. 48 gazeteci beraat etti. 4 gazeteci atılı suçların bir kısmından beraat etti, bir kısım suçtan ise mahkûm oldular. 2 kovuşturma yapılmasına yer olmadığı kararı verildi. 4 dosya hakkında ise düşme kararı verildi. Geçtiğimiz yıl gazeteciler toplamda 178 yıl 6 ay 9 gün hapis cezasına çarptırıldılar. Toplamda en az 148.380 TL adli para cezasına mahkum edildiler.
- Türkiye Gazeteciler Sendikası tarafından 31 Mart 2020 – 2 Nisan 2020 tarihleri arasında online olarak “Gazetecilerin Sansür ve Otosansür Kişisel Deneyim Anketi” düzenlenmiştir. Anket sonuçlarına göre ise katılımcıların yüzde 80,8’i sansüre uğradığını, yüzde 19,1 ise uğramadığını beyan etmiştir. Katılımcıların %78,7 si otosansür yaptığını %21,2 ise otosansür yapmadığını düşünmektedir.
- Geçtiğimiz yıl basın kuruluşları pek çok idari yaptırım ile karşılaştı. Gazetecilerin haberleri ve internet haber sitelerine çok sayıda erişim engelleme kararı alındı. Basın yayın kuruluşlarına RTÜK’ten 20 idari yaptırım kararı çıktı. Toplamda 1.033.864,00- TL idari para cezası kesildi. Toplamda 16 defa yayın durdurma cezası verildi.
Geçtiğimiz bir yılda muhalif gazetelere yönelik Basın İlan Kurumu (BİK) müdahaleleri ile karşılaştık. - Basın İş Kanunda gazetecilerin özgürce yazmasını sağlayan ödenmeyen ücret ve fazla mesailerini güvence altına alan hükümler ile gazetecilerin yıpranma payı düzenlemesi patronlar lehine bir Anayasa Mahkemesi kararı ile iptal edildi.
- Son bir yılda işverenlerin sendikal hak ve özgürlüklere karşı yasadışı girişimleri oldu. Ekim 2019’da Hürriyet gazetesinde sendika üye ve yöneticisi 45 çalışan tazminatsız şekilde işten atılması bunun en somut örneğidir. Hürriyet işvereni, Anayasamız başta olmak üzere ulusal çalışma mevzuatını ve Türkiye’nin taraf olduğu ILO sözleşmelerini ayaklar altına alarak açıkça suç işlemiştir.